Dünün yoğun gündeminden sonra çok fazla konsantre olamadan izledim maçı. Bir yandan twitter'da, facebook'ta neler dönüyor diye bakarken bir yandan da maçı El Cezire Sport kanalından Arapça takip etmeye çalıştım.
Maça gelene kadar neler olduğuna bakalım, maça öyle geçelim:
TFF, UEFA'nın topa girmesiyle Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nden men etti. Sebebi de UEFA'nın Şampiyonlar Ligi markasına verdiği değermiş. Şike soruşturmasının başından beri ligin marka değeri zırvalarını ağzından düşürmeyen biri için ironik bir açıklama.
Fenerbahçe Spor Kulübü, bu gelişme üzerine Mehmet Ali Aydınlar'a küserek Acıbadem Hasteneleri ile olan sponsorluk anlaşmasını fesh etti. Al misketlerini, ver bebeklerimi dedi.
Mehmet Ali Aydınlar fesih haberini canlı yayında Fatih Altaylı'dan öğrendi. Canlı yayına bağlanan Nihat Özdemir'den sağlam fırça yedi. Adama acıdım gerçekten. Bi' Federasyon Başkanı oldu hayatı kaydı resmen.
Bütün bu olaylar üzerine Aykut Kocaman istifa etti. (Bu henüz kesinleşen bir bilgi değil) Alın teri, bilek hakkı, hak hukuk, gak guk derken o da anladı pisliğin boyutunu.
En güzel haber ise, Galatasaray Podolski ile görüşmelere başlandığını KAP'a bildirdi.
Geçelim maça; savunma dörtlüsünü bozmamıştı Fatih Hoca. Liverpool maçında iyi oynayan, Olympiakos maçında ise yenen komik golü hazırlayan dörtlü yine savunmadaydı. Sol açıkta oynayacak adam olmadığından o bölgede Kazım'ın denenmesi dolayısıyla Eboue sağ açıktaydı. Orta saha dizilişi yine Melo-Selçuk-Sabri şeklindeydi. İlk 20-25 dakika çok güzel top oynadık, takım potansiyelinden kesitler verdi. Golü de bu ara bulduk. Kazım ile Eboue'nin yer değiştirdiği bir ataktı. Kazım sağdan kesti, Selçuk ilkinde ıskaladı, Eboue'nin Ramos'u pazara gönderip verdiği pasa hayır diyemedi.
Makine tıkır tıkır işliyordu, ta ki Servet'in sakatlanmasına kadar. Sevmiyorum bu adamı ama dünkü maçta o çıktıktan sonra düzenin bozulduğunu da itiraf etmeliyim. Sonrasında yapılan komik bir faul ve yapılan ortayı seyreden bir Galatasaray defansı ile gelen beraberlik. İkinci yarı zaten deneme tahtasıydı bizim için.
Kısa kısa futbolculara bakarsak:
Fernando Muslera: Uzun zaman sonra kalede kaleci gördük. Yan top zaafı dışında kalede güven veren bir isim. Bir çok pozisyonda ara pasları iyi sezip, kalesini zamanında terk etti ve tehlike oluşmasını önledi. Ama önündeki ağır savunma ile işi gerçekten zor.
Hakan Balta: Servet sakatlanana kadar sol bekte takıldı, sonra stopere geçti. İlk golde hep beraber Sergio Ramos'un nasıl kafa vurduğunu seyrettiler, ikinci golde de Xabi Alonso'nun mükemmel ara pasına bakakaldılar. Git artık Hakan, git kendini de kurtar bizi de...
Servet Çetin: Sakatlanıp çıkana kadar iyiydi ama sevmiyorum, ön yargılıyım, istemiyorum. Çok acil yerine kaliteli takviye lazım.
Gökhan Zan: Dünün iyilerindendi ama o da arkadaşları gibi ağır olduğu için yenen gollerde topyekün savunma hatasında büyük payı var.
Tomas Ujfalusi: Liverpool maçındaki oyunundan uzaktı. Di Maria karşısında çok ağır kaldı, ilk golden önce topu gevelediği için gereksiz bir faul yapmak zorunda kaldı ve hiç pozisyon yokken gol yedik. Stoperde izlemek lazım bir de.
Felipe Melo: Tüm yeni transferler nokta atışı ama bu adam tam 12'den vurulmuş bir transfer. Oyun görüşü, tecrübesi ve hırsı ile orta sahada fark yarattı resmen. Bi' de hakemle oynayıp kart görmese tam olacak. Brezilyalı Mustafa Sarp mı diyorlardı? Hâlâ diyorlar mı ki?
Selçuk İnan: Santiago Barnabeu'da gol atma şerefine nail oldu. Yanına daha yaratıcı bir adam lazım. Sabri ile o da kayboluyor.
Sabri Sarıoğlu: Kaptanlık bandından bir an önce kurtulması lazım. Virüs vücudu sarmaya başlamış, tanınmayacak halde. Bu performansla takımda yeri yok.
Kazım Kazım: Sol kanatta kayboldu gitti, yeri değil. Podolski'nin gelişi ile ait olduğu yere, sağ kanada döner. Onun maçı değildi.
Emmanuel Eboue: İlk maçı olmasına rağmen çok iyiydi. Kanatta hareketli ve topla adam geçebilen bir isim. Golün asistini ters kanattayken yaptı. Ujfa-Sabri-Eboue arasında bir rotasyon yapılabilirse daha iyi olacak gibi.
Milan Baros: Net kötüydü. Hiçbir şey yapamadı, toparlar umarım yoksa gidici gibi.
Yedeklere girmiyorum, kayda değer bir isim yok çünkü. Sadece Engin Baytar oyuna girdiğinde bi' baktım neler yapacak diye. Antrenman ve maç eksiği olduğu açık. Form tutsun sonra bakarız. Elmander o son topu yazsa güzel olacaktı ama kısmet değilmiş.
Bugün Süper Kupa'nın yıldönümü. 11 yıl önce bugün Real Madrid'i 2-1 yenerek kupaya ulaşmıştık. Türkiye saatiyle bugün biten maçta da aynı skorla yenildik. Durum 2-2 oldu, kendilerince intikamlarını aldılar. Seneye Şampiyonlar Ligi'nde görüşürüz beyler...
Son bir not: Casillas, Puyol ve Xavi'ye iftar yemeği verdiği için bu maçta oynamamış diyolla...