Sayfalar

Galatasaray 3 - 1 Kasımpaşaspor


Uzun zaman sonra oturdum televizyonun başına bir maç seyredeyim dedim. Bir tarafta lige çoktan havlu atmış, angarya maçları oynayan, bitse de gitsek modundaki Galatasarayım, diğer tarafta ligden düşmüş prestij maçları oynayan Kasımpaşaspor. En son ne zaman maç kazandığını hatırlamadığım takımımın durumu ve rakibin de ununu elemiş eleğini asmış hali birleşince çok da zevkli bir maç olmasını beklemiyordum. Atılan 4 gole rağmen gerçekten de vasatı aşamayan bir maç oldu.

30. dakikaya kadar topu eveleyen geveleyen iki takım, bu dakikada Stancu'nun karşı karşıya pozisyonda golü yapamaması ile kimlik değiştirdi adeta. Galatasaray rakip ceza sahası civarında baskı yapıp top kapmaya ve pozisyona girmeye, Kasımpaşa ise panikleyip ceza sahasına kapanmaya başladı. Tabi baskı deyince aklınıza yanlış bir şey gelmesin, tamamen göstermelik bir baskı. Kazanılan topların hunharca heba edildiği ancak 35. dakikada yaşanan karambolde Stancu'nun önünde kalan topla skor olarak öne geçtiğimiz yalan bir baskı. Baskı deyince Galatasarayımın maç başlar başlamaz 15 dakika boyunca yaptığı öldürücü presi hatırlıyorum da dünkü bunun yanında sinek vızıltısıydı, anlayın işte... 

Tekrar sıkıcı monoton oyuna dönen maç bu şekilde devreye girecek derken, 2 über stoperimiz sanki gole ihtiyacımız varmışçasına bir duran top organizasyonu için ileri çıkar, dönen top da savunmanın arkasına uzun oynanır ve rakibiyle mücadele eden ve topa müdahale eden bir Çağlar Birinci varken ne yaparım da gol yerim diye düşünerek muhteşem bir zamanlama ile çıkıp hem Çağlar'ı bozan hem de kendisi yerde kalan Aykut, İY 1 oynayan bahisçilerin maçın ikinci yarısını seyretmemesine neden olur. 10 yıla yakın zamandır Galatasaray'da yedek kaleci olarak görev yapan bir insanın kaleciliği nedenhep yerinde sayar bilmiyorum. 10 sene önce ben sıfır kalecilik bilgim ile kulüpten içeri girmiş olsam, 10 sene kalecilik antrenmanı yemiş olsam 34 yaşımda bundan kötü performans göstermem herhalde.

İkinci yarıya - sanırım - yediğimiz golde suçlu olduğuna karar verilerek ceza alan Çağlar yerine Balta ile başladı sevgili "içimizden biri" Bülent Ünder. Bu iç kimin içi bilmiyorum ama benim içim olmadığı kesin. Daha sonra da orta sahada tek iş yapan adam Yekta'yı çıkarıp Baros'u aldı. E Baros gol attı diyenler tarayısını kapatsın bi zahmet. Ve en son değişiklik de 85'te Duble Kazım'ın yerine giren Cem Sultan. Kalan maçlarda gençlere şans vermek böyle olsa gerek; 5 dk, 3 de uzatma 8... Kaldı ki o Cem Sultan o kadar sürede Emre Çolak ile iki güzel pozisyon hazırladı. Kalan 2 maçta da 8'er dakika oynadı mı seneye bomba gibi bir A takım oyuncusu oldu demektir.

İkinci yarı Baros'un penaltıdan ve Servet'in golleri ile Arena'da 4 maç sonra kazanmışız. Böyle bir stadın açılışını böyle bir sezona denk getiren yönetime de çok lafım var ama hepsi zaten söylendi, tekrara girmeyelim artık. Son bir kaç kelime de Serveeeet Serveeeet diye bağıranlar için etmek istiyorum. Umarım taşşak geçiyordunuz, akıl sağlığı yerinde bir insanın hâlâ Servet'e sevgi gösterisinde bulunuyor olması mümkün değil çünkü. Attığı golle şampiyonlar ligi kupasını da getirse fikrim değişmez, sevmiyorum...


2 yorum:

Adsız dedi ki...

''Bu iç kimin içi bilmiyorum ama benim içim olmadığı kesin.''

maçı izlemedim abi, ama yorumun maçı özetlenmiş oldu, bu bir. ikincisi;

''Son bir kaç kelime de Serveeeet Serveeeet diye bağıranlar için etmek istiyorum. Umarım taşşak geçiyordunuz, akıl sağlığı yerinde bir insanın hâlâ Servet'e sevgi gösterisinde bulunuyor olması mümkün değil çünkü.''

var mınakoyim, var. ne yazık ki var. ve bazıları sözlüklerde falan adam yerine konuluyor. çok yazık. bitmiş bu takım.

eline sağlık cem reyiz : )

tillwedobetter dedi ki...

deli oldum ya tribünde serveeet serveeet diye anıranları görünce. ben bu adamlarla aynı takımı tutuyor olamam dedim kendi kendime ama sonra acı gerçekle yüzleştim :(

sağol Gökhanım...

Related Posts with Thumbnails