Bloga katılırken, thisisthebesttillwedobetter abimle oturup konuştuk ve sınırlama olmamakla birlikte, kimin ne yazacağını üç aşağıya beş yukarıya belirledik. Bu yazı biraz benim ilgi alanım dışında olacak ama yazmam gerektiğini düşünüyorum.
Galatasaray Café Crown sezona ülkenin Avrupa'da Final Four görmüş ve İtalya liginde başarıyla takım çalıştırmış, sistem coachlarından Oktay Mahmuti ile başladı. Oktay Hoca geçmişi başarılarla dolu, ülkede basketbol dendiği vakit ilk akla gelecek isimlerden birisi. Geçen sene Fenerbahçe Ülker'in kıyısından döndüğünü okumuştum her yerde, Tanjevic'in bu sene devam edip etmeyeceği belli olmadığı için yardımcısıyla tamamlamışlardı sezonu. Sezon başında Galatasaray'ın başına geçtiği zaman çok heyecanlanmıştım zira ligin baş altı takımlarından olmayan (evet bence bu seneye kadar değildir) Galatasaray'ı yavaş yavaş tepelere çıkarabilecek, vizyon sahibi, gerçek bir beyefendidir Oktay Hoca.
Sene başladığında, takım geçen seneden kalma mücadeleci kimliğini, her zaman çalıştırdığı takımlara yaptırdığı efsanevi savunmayla bilinen Oktay Mahmuti önderliğinde de sürdürdü. Geçen sene de defalarca kez yazdım, mücadele ederek sezonda ekstra 3-4 maç kazanabilirsiniz ama bu mücadelenizi kalitenizle birleştiremezseniz asla şampiyonluk mücadelesi veremezsiniz.
Sezona yine bir klasik olarak yabancılarını kaybederek başladı Galatasaray. Geçen seneden bir tek ben takımın başında olsam tutacağım son yabancı olan Radoslav Rancik ile başladı yeni sezona takım. Sezon başı yabancı transferleri; Shipp, Shumpert, Andric, Rochestie oldu. Geçen sene takımda olan Jasaitis tutulmak istendi ama o iş olmadı biliyorum, bu yüzden o konuyu açmadan kapatıcam. Yalnız geçen yılki takımdan ilk kalması gereken ve kalması için şartların zorlanması gereken tek adam Mike Wilkinson'du ve tutulmadı. Wilkinson hem dış şutuna güvenilebilecek, hem iki yarı sahada da istikrarlı, hemde 4 ve 5 numaraları mevkisinin gerektirdiği sertlik ve esneklikte oynayabilecek bir oyuncuydu. Hemde 5 numara oynarken Oktay Hoca'nın tepede yaptırdığı show-up lardan sonra geriye rahatıkla dönebilecek bir oyuncuydu. Yerine Andric alındı. Andric kesinlikle kötü bir oyuncu değil ama, kesinlikle yüksek seviyede basketbol oynamaya çalışan bir takımın da pivotu değil. Dünya Şampiyonasında yakından izleme fırsatı bulduk, Hırvat Coach Andric'e 3 numaradan bile süre veriyordu. Yani Andric orjini 4 numara olan, mecbur kalınırsa 5 numarada oynatılacak bir oyuncu. Biz sezon başı yapılanmamızda Andric'i 5 numara gibi düşünerek başladık. Bu bize pota altı yumuşaklığı olarak geri döndü. Ermal Kurtoğlu da asla göründüğü kadar sert olmayan bir pivot olduğu için, pota altında büyük zaaf yaşamamız kaçınılmaz oldu.
Shipp beklediğimden çok daha iyi oynuyor. Bornova'da en az 5-6 maçını canlı izledim geçen sene, savunmada kendini üzmeyen hücumda topu eline isteyen ve kendi opsiyonlarını zorlayan bir oyuncu görünümündeydi. Burada ise oyunun savunma yönünde atletizmini kullanan ve sahadaki pis işleri yapan, hücumdaysa set düzeninden asla çıkmayan bir oyuncu rolüne büründü. Taylor Rochestie, sezon başı geldiğinde daha bir maçını bile izlemeden sadece istatistiklerinden yola çıkarak şu yorumu yapmıştım; '' kendisini hiç izlemişliğim yok, istatistikleri umrumda değil, zaten o rakamlar bir pg istatistiği değil. içime sinmeyen transferdir. sg alındıysa güzel, ama pg alındıysa hepimize sabır. (galatasaray sözlük) '' Hücumda hep kendisine oynamasını geçtim, savunmada en yumuşak karnımız Rochestie. Efes Pilsen'deki Rakocevic bile daha özverili savunma yapıyor. Jerry Johnson geldikten sonra ilgili arkadaşlar performansında ciddi yükseliş olduğunu söylüyor; bu da benim sezon başında yazdıklarımı destekliyor. Yani 2 numara oynayacaksa anlarım, şutu var, penetre edebiliyor ama 1 numara oynayacaksa çok üzülürüz.
Takımın en ciddi problemi pota altı. Thisisthebesttillwedobetter abimle daha geçen hafta konuşuyorduk, dedim ki; '' yahu abi şu pota altı sıkıntısını görünce Fatih Solak gelse sevinirim, en azından ortayı kapatır '' Evet malesef çember altı zaafiyetimiz bu düzeyde. Bizim mutlaka yerli veya yabancı size'yla rakibi ürkütecek bir pivot almamız lazım. Hücumda verecekleri hiç önemli değil, biraz ikili oyun oynamayı bilsin yeter. Sezon başında ve devamında (özellikle takım seri galibiyetler alırken) takımla ilgili sezon sonu öngörüm; en iyi 5. sırada, en kötü 7. sırada play-off'a kalacakları yönündeydi, hala da aynı fikirdeyim. Bu takım kurgusunun malesef şampiyonluğa oynama şansı yok. Hatta hep yazdım; bu takım yarı final oynasın şampiyon olmuş kadar mutlu olurum. Şu ligin genel durumuna baktığımda, Beşiktaş'ı (özellikle Ataman'dan sonraki hamlelerle) ve Banvit'i net bir biçimde önümüzde görüyorum. Efes Pilsen ve Fenerbahçe Ülker'e hiç değinmiyorum bile onlar bu ligden bağımsız bir durumda yıllardır.
Bu yazıyı yazmamdaki amaç; iyi gidişin arkasından taraftarın beklentilerin yükselmesi ve arkasından gelen mağlubiyetlerin bir anda moral bozukluğu yaratması. O mükemmel geçen, arka arkaya derbi galibiyetlerinin alındığı dönem zaten suni bir yükselişti. Takımın gerçek gücünü ortaya koymuyordu. Bu çöküş de suni bir çöküş. Bizim takımımız iki dönemin arasında seyretmeli.
3 yorum:
Sevgili Can, tabi ki herhangi bir şekilde sınırlama yok. Aynı maçı da yazabiliriz. Sen farklı bir gözsün, ben farklı bir gözüm. Farklı bakış açılarından yazarız. Sıkıntın olmasın bu konuda.
Sezon başından beri beni de en çok korkutan şey, taraftarın gaza gelip, işler kötü gitmeye başlayınca homurdanmaya başlama ihtimaliydi. Henüz bir homurdanma yok ama bu hafta Karşıyaka karşısında alınacak olası bir yenilgi çatlak sesleri ortaya çıkaracaktır.
Bu sene bizim için bir geçiş senesi olacak büyük ihtimalle. Geçen sene küme düşmemeye oynayan takımdan bir anda şampiyonluğa oynayan takım yaratmak zor. Hepimizin dillendirdiği pota altı sıkıntısı sanırım bu sene görmezden gelinecek. Hamleyi geçtim, transfer dedikodusu bile yok. Ama ben takımın halinden genel olarak memnunum. Bu sene olmasa bile seneye daha iyi işler yapacak bu takım, tabi istikrar ve takviye olması şartıyla.
Eline sağlık, güzel yazı :)
olsun abi yine de belirteyim dedim :)
yani benimde anlatmak istediğim şey, takım hafta sonu ksk'ye yenilse bile karalar bağlamaya gerek yok. temel taşları öyle hemen oturmuyor, 3-4 sezona yayarak sağlam ve karakterli bir sistem takımı kurabiliriz.
Gel de bunu taraftara anlat :)
Yorum Gönder