Bir devir kapandı dün akşam Mecidiyeköy'de. Nice zaferlerin, destanların, tarihlerin yazıldığı; rakiplere cehennemin tattırıldığı Aslan Yuvası, son kez konuklarını ağırladı. Belki o'na hakettiği gibi veda edemedik ama en azından galibiyet ile veda ettik, hem de birbirinden güzel üç golle...
Maça, Galatasaray Dergisinde Tribün Notları köşesini yazan, sevgili İlkay Yıldız'ın konuğu olarak gittim. Stat yıkılmadan dünya gözü ile kapalı tribünde bir maç seyretme fırsatı verdiği için kendisine müteşekkirim. İş-güç, trafik vs. derken zaten gösteri maçını kaçırdık. Ritüel olduğu üzere Ali Sami Yen Sokak'ta zirveye katılarak başladık veda gecesine. Uzun zaman olmuştu maça gitmeyeli. Bursa maçıydı sanırım son gittiğim maç. Özlemişim sokağı, sözlükçüleri... Herkes oradaydı, herkesle kucaklaştık, hasret giderdik, kısa vakitte olabildiğince muhabbet etmeye çalıştık. Yetmedi ama bünyeye iyi geldi. Buradan sonrasını kısa notlar olarak devam edelim:
- Kapalı alt bildiğin elit tribünü, otur maçını izle, çayını kahveni iç. Puro içenler vardı, viski içen aradım ama göremedim,
- Tribünlerin çok başlılığı kapalı alttan çok net anlaşılıyor, eski açık a derken, yeni açık b diye bağırıyor. Her telden, her dilden...
- Sahada organizasyon yapacağız diye çimlerin anasını sikmişler, rezalet bir görüntü vardı sahada,
- Mabede veda maçında Fener'e küfretmek nasıl bir psikolojidir biri bana anlatırsa sevinirim,
- İlk yarının özeti, kaleye atılan 3 şut ve armut gibi yenen 1 gol,
- İkinci yarının özeti, Kazım+Culio
Artık son maç olmasından mıdır nedir, maç çok enteresan olaylara sahne oldu. En dumura uğratanı, hiç şüphesiz, Servet'in röveşata golüydü. Servet ve rövaşata kelimelerini cümle içinde kullanmaya çalışsam, o cümlenin gol ile biteceği hayatta aklıma gelmezdi ama oldu, yapacak bir şey yok. Ali Sami Yen'de atılan son golün Kazım'a nasip olması ise bir başka enteresan konu. Kimse içine sindiremedi belki ama Kazım, önyargıları yıkıyor yavaş yavaş. Olgunluk çağını Galatasaray'da yaşarsa Fenerbahçe'den geldiği gerçeği unutulacaktır.
Hagi çok çakal bir hoca, maça yeni transferlerle başlamadı. Maç kötü gitmeye başlayınca oyuna sokup, hem özellikle Kazım'a kredi kazandırdı, hem de oyuna müdahale edip maçı çevirerek kendi kredisini yükseltti. Bütün bunları söylemek için erken ama şimdilik vaziyet bu.
Maç sonrası Ali Kırca'nın okuduğu şiiri hayranlıkla, tüylerim diken diken dinledim. Şiirden sonra yapılan geri sayımdan sonra ışıkların sönmemesine ise anlam veremedim. Sıfır dendikten sonra küt diye söndürselerdi ışıkları çok şık olacaktı.
Acısıyla, tatlısıyla, sevabıyla, günahıyla bir devir kapandı artık. Ali Sami Yen dedi yendik yıllarca, darısı Türk Telekom Arena'ya. Hop Dedik Ayhan'ın dediği gibi ruhumuzu taşıyabilecek miyiz bakalım oraya.
Hoşçakal Ali Sami Yen, bir kez daha huzur içinde yat...
2 yorum:
maçın ilk yarısı bitmeden koca bi paket çekirdeği bitirdiğini niye yazmıosun bakiim? utanıyo musun? çekirdekçi elit seniiiii :)
ahahaha, bu şerefi sana bıraktım şekerim :) Çok iyi de yedim, çok da güzel iyi yedim taam mı? :))
Yorum Gönder