2009-2010 sezonunda düşüşün başladığı hafta ile aynı hafta ve rakip yine Ankaragücü, tek fark var; ev sahibi-misafir takım yer değiştirmiş. Bir önceki hafta alınan Karabükspor mağlubiyetine rağmen, Ali Sami Yen avantajı ile galibiyet bekleyen taraftarlar. Hakemin kör(!) noktasına gelen bir serbest vuruş ile savunma arkasına sarkan Metin ve Ufuk'un ilk defa onu sorgulamama neden olan çıkamaması. Savunmanun bittiği andır 3. dakika. Bu dakikadan sonra savunmadaki stoperlerden bir daha haber alınamadı. Bir savunma düşünün ki; aynı maç içerisinde aynı pozisyondan üç tane versin, ikisi gol olsun, diğerinde de kaleci kırmızı kart görsün. Bir insan bir hatayı ilk defa yapıyorsa hatalıdır, ikinci defa yapıyorsa aptaldır. Peki üçüncü defa yapıyorsa? Ben bunda art niyet ararım işte.
Aylardır takımın içinde kazanlar kaynıyor. Futbolcuların Rijkaard'ı sevmediği dedikduları dedikoduluktan çıktı artık. Millî takıma gidince döktürenler, ne hikmetse Galatasaray'a gelince futbolu unutuyorlar. Hepsi planlı bir senaryonun parçalarıydı ve filmin sonuna geldik artık. Tıpkı Kocaelispor'a 2 - 5 yenilip Skibbe'yi gönderdiğimiz gibi.
İşte maçın özeti, Baros: "Ben tek, siz hepiniz." |
Maç diye başlayıp derin mevzulara daldık, maça dönelim. Golü yedikten sonra, Allah için, fena da oynamadık. ilk yarının sonunda Sabri'nin direği yalayan şutu ve kalecinin zor çıkardığı bir Hakan Balta füzesi, ikinci yarı için umutlanmamı sağlıyordu. Tâ ki, Servet Ufuk'tan seken toptan kaçıp da Özgür'e ikinci golü attırana kadar. Arkasından gelen üçüncü gol ve Ufuk'un atılması ile benim için biten maç.
Artık arkamıza yaslanıp, Rijkaard'ın yerine kimin geleceğini bekleyeceğiz. Kritik Fenerbahçe maçı öncesi hoca değiştirilir mi bilmiyorum ama şu aşamada takımı alacak akıllı adam yoktur. Adı geçenlerden biri gelirse de hayat bayram olur, kuşlar böcekler filan. Ama ben ne Galatasaray'ı seyrederim artık ne de futbol. Bu da son futbol yazım olabilir bu blogda. Hayırlısı...
0 yorum:
Yorum Gönder