Sayfalar

CBL ve Yeniden Parkelere Dönüş



CBL yani Corporate Basketball League, şirketlerin, çalışanları ile katıldığı bir basketbol ligi. Bir benzeri de Business League. CBL'ye olan özel ilgim ise bu sene şirket olarak bu ligi tercih ediyor olmamız. Şirket adı vermiyorum, reklam olmasın :)

CBL 2009-2010 sezonunda 10 takım ile oynandı Actavis, Anadolu Hayat Emeklilik, BP, Canon, Citibank, İstanbul Barosu, KPMG, Microsoft, Turkcell ve Vodafone mücadele etti ve şampiyon İstanbul Barosu oldu. (reklam olmasın diyen adama bak :)) Bu sene katılımcılar henüz açıklanmadı ama aldığım duyumlara göre Business League'den bu lige gelmek isteyen şirketler varmış, bu sene daha çetin bir lig olacak gibi.

Yıllar sonra parkelere dönüyor olmak ise benim için ayrı bir heyecan. Takım seçmeleri olacağını duyduğumda Antalya'dan tatilimi böldüm geldim, o kadar heyecanlıyım bu konuda. Antrenmanlar başladı, tempoya alışana kadar baya bir ağrı çekecek gibiyiz. Vücut ham, düzenli spor yapan biri olmama rağmen antrenmanlar haşat etti beni. Belgrad Ormanı'na krosa bile gittik. İddialıyız :)

Sezon boyunca maçları ve ligle ilgili olayları buradan yazmayı düşünüyorum. Takip etmek isteyen buyursun gelsin. ya da www.cbl.com.tr adresinden bilgilere ulaşsın.

Galatasaray 3 - 1 İstanbul Büyükşehir Belediyespor


Son iki maçın 1–0 kazanılmış olması ve İBB’nin büyüklere ters gelen bir takım olmasından mütevellit temkinliydim bu maça karşı. Maç öncesi 1–0 olsun sizin olsun deseler öpüp başıma koyardım, o derece. Maça gidemedim evde televizyondan seyrettim ama gördüğüm kadarıyla güzel bir tribün vardı. Alpaslan Dikmen’in anılıyor olmasının etkisi vardı belki de, bilemiyorum. Nur içinde yatması dileklerimizi iletelim buradan.

Sivas maçı sonrası Ufuk’ta ısrar edilmesi gerektiği ve sağ bekte Serdar Kurtuluş’u her halükarda Ali Turan’a tercih ettiğimi yazmıştım. Cana’nın da yanındaki kötülerden kurtulduğunda fark yaratacağını belirtmiştim. Yazı burada. Maçın özeti bu aslında; Cana, yanına Misimoviç gelince kalitesini belli ederken, Ufuk her hafta kendine güven kazanıyor ve Serkan da sağ bek olmak için yaratıldığını gösteriyordu. Daha ikinci dakikada Cana, Mustafa’nın hayatta aklına gelmeyecek olan ara pasını attığında, Baros topu kaleciye nişanlasa bile maçın rahat geçeceği belli oldu. Nitekim üç dakika sonra, maçın yıldızı Serkan Kurtuluş kafasını kaldırıp Baros’a pas attığında (buna orta yapmak diyen çarpılır) gol perdesi açıldı. Baros, bu ligin açık ara en iyi santraforu. Geçen sezon yokluğunda şampiyonluğu kaçırdık, bu sezon da nazar değdi, maçı tamamlayamadı.

Takımdaki bu değişimin sebeplerine bakacak olursak; orta sahada kaçak dövüşen, yengeç gibi yana yana oynayan Mustafa Sarp’ın yerine Cana, serseri mayın Barış’ın yerine de Misimoviç monte olunca, hem orta saha toparlandı hem de Ayhan eski günlerden kesitler sunmaya başladı. Orta sahanın direnci artınca, savunmaya da daha az yük binmeye ve dolayısıyla daha rahat oynamaya başladılar. Hele ki, “ben sağ bek değilim” diye bağıran Ali Turan’ın yerine Serkan “benim işim bu” dercesine performans göstermeye başlayınca otomatikman vitesi artmış oldu takımın. Cana ve Misimoviç ile orta saha level atladı dedik ama henüz ikisi de tam anlamıyla hazır değiller. Cana’nın maç içinde kritik anlarda yaptığı hatalar ve ıskalar ile Misimoviç’in henüz kondisyon eksiği olmasına rağmen bu derece fark ediyorsa takımın oyunu, tam olarak hazır olduklarında daha etkili bir takım izleyeceğimizi söylemek yanlış olmaz herhalde. Kanat adamlarının da (bu maç için Pino ve Aydın) daha etkin hale gelmeleri ile geçen sezon başında uçan takımı tekrar izlemeye başlamamız işten bile değil.

Bu hafta kaptan dönüyor, bu sefer kral sakat. Yerine Kewell oynayacak muhtemelen. Aydın – Arda, Baros – Kewell değişikliği dışında bir değişiklik sanmıyorum yapsın Rijkaard. Karabük maçını da böyle keyifle yorumlarız inşallah.

2010 Dünya Basketbol Şampiyonası - Genel Değerlendirme

Şölen biteli 10 günden fazla oldu. Hem heyecan dinsin dedim hem de söylemesi ayıp tatildeydim, şimdi genel değerlendirme zamanı.

Turnuva başlamadan gruplar için, turnuva sırasında da eleme turları için yaptığım tahminlerin çoğunda yanılmadım. Bu benim adıma sevindirici. Finale Türkiye ve İspanya'yı yazmıştım ama eski şampiyonun gücü finale yetmedi. Onun yerine NBA yıldızlarını getirmedi diye burun kıvırdığımız A.B.D. vardı 12 Dev Adam'ın karşısında. Ülke olarak organizasyondan alnımızın akıyla çıktığımızı düşünüyorum. Seyirci ve katılımcı olarak gelen herkesin turnuvadan memnun ayrıldığını söyleyebiliriz sanırım.

Şampiyondan başlayalım; A.B.D.:

Ne Kobe geldi, ne LeBron geldi, ne Howard geldi, ne Wade geldi. Gelmeyen listesi çok kabarık, yoklama yapıyor gibi hissettim kendimi. Gelmeyenler rapor getirecek bir sonraki turnuvaya. İzlemek istediklerimiz gelmedi diye küçümsedik belki A.B.D.'yi ama en etkili oldukları şeyi - atlet bir takım olmalarını - çok iyi kullanarak, turnuvanın tozunu attılar resmen. Tek zorlandıkları takım Brezilya oldu, o da nazar boncuğu olsun. Kevin Durant gibi önümüzdeki yılların en büyük yıldız adayını dünyaya lanse etmek açısından çok faydalı bir turnuva oldu bu A.B.D. için. NBA 2009-2010 sezonunun sayı kralı, dünya şampiyonasında da durdurulamadı. Grup maçlarında çok kasmayan Durant, eleme turlarına geçildiğinde vites artırdı ve 17,8 ortalama ile oynarken 29 ortalama tutturarak (finallerde 33 sayı ortalama) ülkesine altın madalyayı kazandırdı. A.B.D. için teknik bir şeyler yazmak güç çünkü maçları tempoları ile kazandılar. İşler zora girdi mi uçmaya başlayan Amerikalıları durdurmaya kimsenin nefesi yetemezdi zaten. Amacım bok atmak değil ama hakemlerin boş adımlara da göz yumduğunu gördük bu turnuvada. Tamam NBA'de serbest ama dünyanın geri kalanında olmadığı için bu bir avantajdı onlar için. Dediğim gibi, amaç bok atmak değil. Bükemediğin bileği öpeceksin.

Gönüllerin şampiyonu; 12 Dev Adam:

Turnuva öncesi hazırlık maçlarında çok ışık vermemişti Türkiye. Hazırlık turnuvalarında Avrupa kıtası dışındaki ülkeleri sürklase eden devler, Avrupa ülkeleri karşısında galibiyet alamamıştı. Bu beni endişelendiriyordu, ta ki Efes Pilsen World Cup 9'un finali Arjantin maçına kadar. Artık hazırız yazmıştım o maçtan sonra ve finalin bir ucuna yazmıştım ay-yıldızlıları. Turnuvaya savunma ve takım ruhu ile damga vurdu 12 Yürekli Adam. Her zor maç öncesi dile getirdiğimiz endişeleri paramparça etti oynadığı oyunla. Kimden çekiniyoruz desek gerek olmadığını gösterdiler. Yarı final olan hedefi, final oynayarak aştılar. "A.B.D.'yi yenecek tek takım Türkiyedir" dedirttiler tüm dünyaya. Bu bile başlı başına bir gurur kaynağıdır. Bizim de NBA yıldızımız - Hido - grup maçlarını çok kasmadan geçti ve eleme turlarında sazı eline alarak, kaptanı olduğu gemiyi finale yüzdürmeyi başardı. Keremlerden Ömerlere, Semih'ten Oğuz'a, Ersan'dan Sinan'a, Ender'den Barış'a, Cenk'e... Az oynayan, çok oynayan hepsinin emeğine sağlık. Hido'nun dediği gibi; "maddi-manevi laylaylaylaylaylay..." :))

Turnuvanın en renkli takımlarında biri, belki de birincisiydi Slovenya. Getirdiği binlerce seyirci ve oynadığı güzel basketbol ile renk kattı şampiyonaya. EuroBasket 2009'daki hazin elenmelerinin ardından başlayan sempatim bu turnuvada başarılı olmalarını istememi sağlamıştı. Ne yazık ki sert kayaya çarptılar, çeyrek finalde karşımıza çıkmak zorunda kaldılar. Bundan sonraki turnuvalarda özel takip edeceğim yegâne ülkedir. Ayrıca gruplarda gösterdiği performans ile - özellikle Fransa'yı gereken skorla yenip Yunanistanİspanya'nın kucağına düşürmeleri - Yeni Zelanda ve izlemekten keyif aldığım Brezilya benim adıma şampiyonanın güzelliklerindendi.

Hayal kırıklıklarına gelirsek; Almanya'nın gruptan çıkamaması, Yunanistan'ın tutmayan oyunu ve İspanya'nın kötü performanslarını sayabiliriz. NBA yıldızlarından yoksun Almanya ve İspanya'nın durumları makul karşılanabilirse de Yunanistan'ın, İspanya ile eşleşmemek için Rusya maçına asılmaması, fair play adına kabul edilebilir bir hareket değildi.

Yayıncı kuruluşun yayın politikası tek kelime ile rezalet olarak nitelenebilir. Dünyanın en büyük basketbol organizasyonu, hem de kendi ülkemizde, günde oynanan 12 maçın sadece 4'ünü yayınlayarak sınıfta kaldılar bence. Maç seçiminde de başarılı olamayınca keyifli geçmesini umduğumuz maçlar yerine belli başlı takımların maçlarını seyreder olduk. 

Sayı kralı 27,1 sayı ortalaması ile Luis Scola, ribaund kralı 10,2 ribaund ortalaması ile Jianlian Yi, asist kralı 6,4 asist ortalaması ile Pablo Prigioni, MVP ise Kevin Durant oldu.

Tarihimizde üçüncü kez katıldığımız Dünya Basketbol Şampiyonasında aldığımız bu ikincilik umarım bundan sonraki nesiller için teşvik edici olur ve günün birinde bir altın madalyamız bizim de olur.

2010 Dünya Basketbol Şampiyonası - Final Zamanı

Kerem'in maçı kazandıran turnikesi...
Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Turnuva ile ilgili anketimde en çok oyu alan iki takım finalde. Gerçekten anlıyorsunuz bu işten demek ki, hoşuma gitti bu :) Açıkçası ben A.B.D.'ye çok şans vermiyordum bu turnuvada, bana en büyük kapağı onlar taktı. 12 Dev Adam ise favorimdi, biraz duygusal bir tercih olsa da... Litvanya'dan yarı finalde A.B.D.'yi devirmesini bekliyordum. Özellikle Arjantin maçındaki performansları beni bu beklentiye itti ama A.B.D. karşısında aynı performansı gösteremediler. Arjantin maçının ilk yarısındaki efsane üçlük yüzdesi o maçta kalınca Litvanya en etkili silahını kullanamadı Amerika karşısında. Amerika da Durant'in 38 sayılık muhteşem performansı ile final biletini cebine koydu. 12 Dev Adam'a ise söyleyecek söz bulamıyorum, çünkü ne söylesem az. Porto Riko maçından sonra turnuvadaki en kötü ikinci performansa rağmen maçı kazanmasını bildiler. Özellikle, "hiç kafa kafaya maç oynamadılar", "maç sonu oynayamıyorlar" eleştirilerine en güzel cevabı verdiler. Turnuvada Amerika'yı yenecek tek ülke Türkiyedir tezinin ispatlanması için her şey hazır artık. Salonu dolduracak 17 bin taraftar ve ekran başında olacak 75 milyon Türk'ün duası ile A.B.D. de payına düşeni alacaktır. Şampiyon olamasalar bile Türkiye'ye yaşattıkları bu gurur her türlü övgünün üzerinde.

Eline sağlık 12 Dev Adam,
Bileğine sağlık 12 Dev Adam,
Yüreğine sağlık 12 Dev Adam...

Türkler Uçuyor


Turnuvadaki baş favorim 12 Dev Adam ile gizli favorim Slovenya çeyrek finalde eşleşince içimde bir burukluk oluşmuştu. Slovenya'ya geçen sene Avrupa Şampiyonasında oynadıkları oyun ve talihsiz elenmelerinden gelen ve bu sene de seyirci performansları ile beslediğim bir sempati vardı. Biz olamazsak şampiyon olmasını isteyeceğim tek takımdı Slovenler. Maç öncesi de açıkçası çekiniyordum. Alan savunmasına hücum edemeyen takımlara karşı etkili olan savunmamız, dış atışlarda etkili olan Slovenya'ya da sökecek miydi? Dragic ve Lakovic'i durdurabilecek miydik? Maçın anahtarları bunlar olacaktı bence.

Lakovic'e vurulan pranga Ömer Onan oldu ilk çeyrekte. Bundan önceki maçları kazanmamızdaki en büyük etken olan, hareketli, baskılı ve sert savunmamızı bir kademe daha artırmıştık sanki. O kadar çok top kaybına zorladık ki Slovenya'yı, ilk çeyrekte kaç fast break attık hatırlamıyorum. Hido tam bir maestro gibiydi. Attı, attırdı, oynadı, oynattı. Ersan'ın, Kerem'in üçlükleri; Sinan'ın yine kenardan girip yaptığı katkı, rahat oynamamızı sağlamaya yetti. Slovenya'nın çekindiğim silahı dış atışları onlara karşı çok etkili kullanınca maç ilk yarıda koptu. Maçın kopmasının başlıca nedeni ilk yarıdaki %70'lik şut yüzdemizdi. Bu inanılmaz bir yüzde basketbol için. Neredeyse her attığımızı soktuğumuz bir devrenin ardından ikinci devre Slovenya geri dönmeye çalıştıysa da buna güçleri yetmedi.

Ya biz rakipleri çok gözümüzde büyütüyoruz ya da millî takımımızı çok küçümsüyoruz. Her ciddi rakipte, bu sefer takılırız korkusundan sonra ilk yarıda kopan ve rahat biten bir ikinci yarı seyretmeye alıştık artık. Sırbistan'a da aynı tarifeyi uygularız umarım. Sırbistan için de şöyle tehlikeli, böyle ekol yorumları yapmayı düşünmüyorum artık, ne de olsa dev adamlarımız korkularımızı boşa çıkarıyorlar. Sadece arkamıza yaslanıp oyundan keyif almaya bakalım.

Formalite Maçı 2 & Gerçek Sürpriz


Basketbol Şöleninde eleme turu maçları tamamlandı. 7/8 tahmin ile fena sayılmam sanırım. Turun en formalite maçlarından birinde Litvanya, Çin'i 78 - 67 yendi. Litvanya'nın daha rahat bir maç çıkarmasını bekliyordum ama Çin, hiç ummadığım kadar zorladı. Hatta ilk çeyrekte bir süre skoru önde götürdü, üçüncü çeyrekte de bir ara 3 sayıya kadar düşürdü farkı ama Kleiza tur bizim dedi. Maçı da 30 sayıyla tamamladı.


Günün ikinci maçı ise turnuvanın en zevkli mücadelesine sahne oldu. Maça savunmaktan çok atmak için çıkan iki takım vardı sahada. İlk çeyrekte potayı gören sayı yaptı, 25 - 25 ile toplamda 50 sayı oldu. İlk çeyrekte Prigioni'ye 2 faul yaptıran Huertas, Arjantin'in dengesini biraz bozduysa da Arjantin, Scola ve Delfino ile dengeyi sağlamayı bildi. Maçın geneline bakarsak, PG kalitesi kazanan tarafı belirledi diyebiliriz. Huertas çok iyi bir oyuncu hatta çok da iyi bir PG ama dün takımı oynatmak yerine kendisi oynayınca tek başına turu alamadı. Turnuvanın asist lideri tek asistini maçın bitimine 14 saniye kala yaptı. Öyle olunca da attığı 32 sayının bir önemi kalmadı. Arjantin'de Oberto, Splitter'i sahadan silerken, Prigioni ve Scola'nın ikili oyunları ile potaya çok rahat ulaştı. Basketbol basit oyundur, basit oynandığı zaman sayı bulmak da kolaydır. Arjantin dün yaşlı kadrosuyla bütün doğruları yaptı ve kâğıt üstünde favori olan Brezilya'yı eleyerek A.B.D.'ye rakip oldu. Scola çok özel bir oyuncu, inanılmaz yumuşak bilekleri var. Şut kaçırmazmış hissi veriyor insana. Delfino ise tam bir mancınık. Yayın gerisinden çok tehlikeli bir silah. Neticede Arjantin silahlarını doğru kullanarak istediğini aldı. Brezilya ise Huertas'ın tek başına kahraman olma sevdası yüzünden evine dönmek zorunda kaldı. Maçın sonucunu da yazalım tam olsun; 93 - 89.

Çeyrek final eşleşmelerine bakarsak;

Sırbistan - İspanya:

Kâğıt üstünde favori Sırbistan. Sert oyun tarzı ve Teodosic ve Krstic gibi iki etkili silahı ile yarı finale daha yakın takım. Ama İspanya da son şampiyon. Hafife almaya gelmez. Navarro'nun bu gidişe bir dur deme zamanı geldi de geçiyor bile. Favorim Sırbistan ama tercihim İspanya.

Slovenya - Türkiye:

Favorisi olmayan bir maç. Duygusal davranıp turu geçeriz derim ama Slovenya'nın etkili dış şutörlerine boş atış şansı bırakırsak evimizde yarı final göremeden tamamlarız turnuvayı. Dış atışları problemli olan ülkelere alan savunması ile zor anlar yaşattık ama Slovenler cezayı kesecektir. Dragic ve Lakovic'e birer pranga verip, top almalarını engellersek işimiz kolaylaşacaktır. Pota altında Slokar, Vidmar ve Brezec gibi etkili uzunları olmasına rağmen bu bölgede sıkıntı yaşayacağımızı sanmıyorum. Özellikle, gazla çalışan Semih ve formda Ersan ile savunmada pota altını karartacağımızdan şüphem yok.  Tek çekincem kötü faul yüzdemiz. İş maç sonunda taktik faullere kalacak olursa yanarız. Hidayet'ten artan performansının devamını bekliyorum. Buraya kadar savunmamızla geldik, yine aynı disiplinli savunma ile bu turu da geçeceğimize inanıyorum. Bu maçta tribünler çok renkli olacak. Turnuvanın ev sahibi dışında en çok seyirciye sahip takımı olan Slovenleri susturabilecek miyiz bakalım?

A.B.D. - Rusya:

Favorisi belli olan bir maç. Amerika güle oynaya alır diyorum.

Litvanya - Arjantin:

Grup ve eleme turlarında çok zorlanmayan Litvanya ile dişi ile tırnağı ile kazıya kazıya gelen Arjantinin maçı. Litvanya'nın zorlanmadan gelmesi onlar için dezavantaj olacak gibi görünüyor, diğer tarafta ise hep temposu yüksek maçlar oynayan Arjantin'in de yaşlı kadrosu yorgun. Zevkli geçmeye aday bir maç. Favori belirlemek çok zor ama Arjantin alır gibi.

Formalite Maçı & Sürpriz Beklentisi


A.B.D.'nin Angola'yı rahat geçeceğini bilmek için kâhin olmaya gerek yoktu ama el insaf 55 sayı fark atılır mı? Maçın zevksiz geçeceğini bildiğim için seyretmedim, skor almak için açtığımda ilk çeyrek sonunda Amerika 91 sayı atmıştı. 120 olur bu deyip kapattım, 121 - 66 bitmiş. Rakip her ne kadar çok zayıf olsa da bu kadar ezmemek lazım diye düşünüyorum ben. Bizim Çin'e yaptığımız da çok etik değildi açıkçası. O insanların da bir gururu var, bu kadar ayaklar altına almak doğru değil. Maçı koparmışsın, daha maça asılmanın ne anlamı var? A.B.D. kolay maçlar oynuyor, şimdiye kadar sadece Brezilya zorladı onları. Yarı finalde de bu iki takımın karşılaşmasını bekliyorum ama bu sefer Brezilya bırakmaz gibi. A.B.D.'nin rakibi, tek olası sürpriz beklediğim maçta, Yeni Zelanda'yı 78 - 56 yenen Rusya oldu. Yeni Zelanda üçüncü çeyreğe kadar maça tutundu ama ondan sonra hücumda kaçırdığı şutları potasında hızlı hüzum olarak görerek ve Rusya'ya çok fazla hücum ribaundu vererek sürpriz yapma fırsatını kullanamadı. Rusya tecrübesiyle maçı koparmayı bildi. 


Bir zamanların soğuk savaş rakipleri A.B.D. ve Rusya çeyrek finalde eşleşti. 1972 Münih Olimpiyatlarındaki unutulmaz finalde 50 - 49 ile kazanan Amerikaydı. 1994 Dünya Basketbol Şampiyonasında finalde yine bu iki ekip vardı; sonuç, 137 - 91 gibi ezici bir skorla Dream Team II oldu. Shaquille O'Neal, Dominique Wilkins, Alonzo Mourning, Shawn Kemp ve Reggie Millerlı kadroya dayanmak ne mümkündü ki zaten. 1998 Dünya Basketbol Şampiyonasında randevu yeri bu kez yarı finaldi. Dream Team olmayan Amerika'yı bu sefer elemişti Rusya; 66 - 64. Bugün de Dream Team olmayan bir Amerika var ama Rusya eski Rusya değil. Eksikleri çok. Khryapa kadroda ama henüz faydalanamadılar. A.B.D. için yine rahat bir galibiyet olur diye düşünüyorum. Bugünkü maçlardan sonra genel bir değerlendirme burada olacak.

Türkiye 95 - 77 Fransa

Bu kadar rahat bir galibiyet beklemiyordu kimse. Maça yine boğucu, baskılı adam adama savunmamız ile başladık. Hücumda sayı olmayan toplardan sonra geriye çok iyi dönerek Fransa'nın en etkili silahı, hızlı hücumlarını kestik. 1 veya 2 tane fast-break sayısı dışında sete set oynamak zorunda bıraktık Fransızları. Alan savunmasına döndüğümüzde, Fransızların alan savunmasına hücum edememesini görünce, olay budur diyerek, alan savunmasının sertliğini artırıp farkı açtık. Hidayet maça çok iyi başladı. Gerçek bir NBA oyuncusu ve lider olduğunu dün ispatladı. Bundan sonraki turlarda bu performansının devamı çok önemli. Fransızlar, iki NBA oyuncumuz Hido ve Ersan'a özel önlem alınca, ikinci çeyrekte Sinan çıktı sahneye. Etkili silahlarımızın kilitlendiği bu bölümde attığı sayılarla skorun açılmasında büyük rol oynadı. Devreye 15 sayı farkla önde girmemize rağmen, 2009'daki 11 sayıdan verdiğimiz maç tedirgin olmamıza yetiyordu. Ama 12 Dev Adam inanmıştı bir kere. İkinci yarıya Hidayet'in muhteşem performansı ile başladık. Üçüncü çeyrekte Fransa'nın gardını tamamen düşüren adam oldu Hido. Bu çeyrekte Kerem'in sakatlanması sonraki turlar için "acaba?" dedirtse de Slovenya karşısında oynayacak olması sevindirici. Son çeyrekte Tanjevic'in tuhaf hamlelerinden birine tanık olduk. Turnuva başından beri kendine has rotasyon uygulamasından vazgeçmiş gibi görünen Tanjevic, bu çeyreğe bambaşka bir beşle başladı. Oyun kurucu olarak, o mevkinin adamı olmayan Sinan sahadaydı. Bu, baskı yapan Fransa karşısında ilk dakikalarda skınıtı yarattı. Cenk'in de oyuna ilk defa girmiş olmasının verdiği şaşkınlık ve panikle yaptığı hatalardan Fransa 0-8'lik bir seri çıkarttı. Allahtan fark 28'di de sıkıntı olmadı. Sonra yine Sinan çıktı sahneye. Attığı sayılarla takımı ayakta tuttu ve Fransa'nın geri dönme isteğine çomak soktu.  Maçın sonlarında oyuna giren Barış'ın da sayı atmasıyla salondaki tüm devler sayı atmış oldu. Netice itibariyle çok güzel bir galibiyet oldu. Şimdi rakip Slovenya. Hafife almaya gelmez. Kerem Tunçeri'nin oynaması çok önemli. Soğukkanlı ve akıllı oyunu bu maçta bize çok lazım. Ender de çok iyi bir guard ama panik anlarında stresi kaldırabilecek düzeyde değil. Slovenya'ya alan savunması yaparsak üzebilirler. Hem mücadele olarak hem de tribün olarak güzel bir maç bekliyor bizi. Bakalım Sloven seyircileri bastırabilecek miyiz?

Slovenya Avustralya maçı için yazılabilecek fazla bir şey yok. Kalite farkı çok bariz ortadaydı. Avustralya maçın temposunu kendisi ayarlayamayınca Slovenya'ya diş geçiremedi. Grup maçlarındaki performansından sonra çok büyük hayal kırıklığı yarattı.

Bu iki maçla birlikte 4/4 gidiyorum, bakalım kalan maçlarda neler olacak?

İspanya 80 - 72 Yunanistan

Yunanistan, karşılaşmamak için taklalar attığı İspanya'dan korkuyor gibi başlamadı maça. Yaptığı sert savunma ile İspanya'yı afallatsa da dış atışlarda 4/6 ile oynayan İspanya ilk çeyreği 22-19 önde kapamasını bildi. İkinci çeyrekte de Yunanistan'ı kendisine yaklaşmasına izin vermeyen İspanya devreye 37-31 önde girdi. İkinci yarıya daha hırslı başlayan Yunanistan, bu bölümde ekstra oynayan Diamantidis ve Zisis'in katkılarıyla, ilk yarıda 0/3 attığı üç sayılık atışlarda 5/5 yapınca bir anda skor üstünlüğünü ele geçirse de İspanya bu çeyreği de 52-51 önde kapamayı bildi. Son çeyrekte şampiyon gibi oynayan İspanya'da Navarro ve Reyes ile sayılar bulurken,Yunanistan'da oyuna giren Schortsianitis takımını ayakta tutmaya çalıştı. 1 dakika kala farkı 4'e indirmesine rağmen gerisini getiremeyen Yunanistan, klasman maçları ile sıralamadaki yerini belirlemeye çalışacak bundan sonra.

İspanya, Sırbistan ile eşleşti. Bu eşleşme her türlü sonuca açık. Bir tahmin yapmak zor ancak bu eşleşmenin galibi ile yarı finalde (çıkarsak eğer) eşleşeceğimiz için, tercihim İspanya.

2010 Dünya Basketbol Şampiyonası - Grup Maçlarının Ardından

Turnuvanın grup etabı geride kaldı. Çıkanlar, kalanlar neler oldu bakalım:

A Grubu:


Angola 55 - 76 Avustralya
Arjantin 82 - 84 Sırbistan
Ürdün 73 - 91 Almanya

Bu grubun ilk iki sırasını doğru tahmin ettim. Sırbistan-Arjantin maçı lideri belirler demiştim, öyle oldu. Ama bu maçın son maç olması sanki dezavantaj bu ikili için. Diğer gruplarda liderler kolay rakiplerle oynayıp dinlenirken, Bu grubun tepesi son maçta baya efor sarfetti. Eleme grubunda görürüz ne kadar etkiler. Almanya'nın flaş başlangıcından sonra gerisini getirememesi açıkçası hayal kırıklığı yarattı. Arjantin'i zorlayıp, Sırbistan'ı yenen (her ne kadar Teodosic ve Krstic oynamasa da, Sırbistan Sırbistandır.) Almanya'dan en kötü gruptan çıkmasını beklerdim. Ama onlar bu zevki Avustralya'ya devretmeyi uygun gördüler.

B Grubu:


A.B.D. 92 - 57 tunus
Slovenya 65 - 60 iran
Brezilya 92 - 74 Hırvatistan

Bu grupta Amerika'nın bu kadar dominant olabileceğini hiç düşünmemiştim. Kolay değil, rakipler avrupanın ekol ülkeleri ve Amerika Kıtasının iddialı ülkelerinden Brezilya. Slovenya ve Brezilya beklentilerimi karşılarken, Hırvatistan hayal kırıklığı yarattı biraz bende.

Bu iki grubun çapraz eşleşmelerine bakalım:

Sırbistan-Hırvatistan:

Sırbistan, Teodosic ve Krstic'in yokluğunda bocalasa da Almanya dışında fire vermeden, son maçta da olsa lider çıkarak favori olduğunu gösterdi. Hırvatistan'ın formsuzluğu karşısında rahat bir galibiyet bekliyorum Sırplardan.

Arjantin-Brezilya:

İki Güney Amerika ülkesinin kapışmasında önde olan bence Brezilya. Arjantin'de Scola, Delfino, Prigioni ve Jasen gibi silahlara karşı Brezilya'da Huertas, Barbosa, Varejao, Vinicius ve Splitter var. Brezilya geçer diyorum.

Slovenya-Avustralya:

A.B.D. dışında maç kaybetmeyen Slovenya seyircisinin de desteği ile güzel işler yapıyor. Avustralya'nın mücadelesi her ne kadar takdire şayansa da yolculukları buraya kadar bence.

A.B.D.-Angola:

Fazla söze gerek yok. Çeyrek finale en yorulmadan çıkacak takım Amerika. Lider olmanın avantajını yaşayacak yegâne ülke. Sürprize açık bile değil.

C Grubu:


Porto Riko 79 - 88 Fildişi Sahili
Yunansitan 69 - 73 Rusya
Türkiye 87 - 40 Çin

Porto Riko'nun Fildişi Sahili'ne yenilmesi ile gruptan çıkmayı garantileyen Çin'in de skorer oyuncularını dinlendirmesi ile tam bir formalite maçına dönen karşılaşmada, 12 Dev Adam da fazla süre almayan oyuncularla oynayınca, ortaya 47 sayılık bir fark çıktı. Ben bu şekilde kopan maçları sevmiyorum. Bir süre sonra laubali hareketler başlıyor maçta ki dün de bazı hücumlarda fantazi denemeleri vardı. Yunanistan uyanıklık yapıp, İspanya'dan kaçmak için Rusya'ya "yatınca" Rusya ikinci oldu ama evdeki hesap çarşıya uymadı neyse ki. Yeni Zelanda Yunanistan'ın oyununu çok güzel bozdu. Rusya'yı da mertçe mücadelesi için tebrik etmek lazım.

D Grubu:


İspanya 89 - 67 Kanada
Lübnan 66 - 84 Litvanya
Yeni Zelanda 82 - 70 Fransa

Turnuvanın en deli grubuydu D Grubu. Litvanya'nın Grubu domine etmesi dışında İspanya'nın gruptan çıkacak kadar basketbol oynaması ve Yeni Zelanda'nın son maçta tam gereken kadar fark yapıp Yunanistan'ın işine taş koyması bu gruptan öne çıkan notlar. Çıkacak dört takımı bilmek zor değildi ama sıralamayı tutturamadık burada.

Bu iki grubun çeyrek final öncesi eşleşmelerine de bir göz atalım:

Türkiye-Fransa:

Atletik oyunculardan kurulu Fransa tam bir serseri mayın. Gruptaki Fildişi Sahili takımının bir gömlek üstü. Çok hareketliler ve günlerinde olurlarsa fena yaparlar. Bizim savunma disiplinimiz ile yenemeyeceğimiz bir takım değil ama. Kendimiz gibi oynarsak geçeriz.

Rusya-Yeni Zelanda:

Rusya çok etkili bir basketbol oynamıyor ama ekol sahibi olmaları onları favori yapar bu eşleşmede. Ancak tüm eşleşmeler içinde sürprize en açık eşleşme bu, Yeni Zelanda elerse şaşırmam.

İspanya-Yunanistan:

Yunanistan İspanya'dan kaçayım derken kucağına düştü. Bu psikolojik baskı yaratabilir Yunan takımında. İspanya favori diyorum.

Litvanya-Çin:

A.B.D.'den sonra liderliğin keyfini çıkaracak başka bir takım Litvanya. Çin'i zorlanmadan geçeceklerine inanıyorum.

Beni İzlemeye Devam Edin :)


Galatasaray Sözlük'ten kalifiye jurnal kardeşimin daveti üzerine, Tam Saha'da da çiziktirmeye başlıyorum. Sözlükten tanıdık yüzlerle beraber yazmak zevkli olacak. Vatana millete hayırlı olsun!

Dünya Basketbol Şampiyonası - Beşinci Günün Ardından

Son maçlar öncesi devam edecekler ve evlerine dönecekler az çok belli oldu.

A Grubu:

Sırbistan 94 - 79 Avustralya
Almanya 88 - 92 Angola
Arjantin 88 - 79 Ürdün

Sırbistan, Avustralya'yı beklendiği üzere rahat geçmiş, her iki takım da gruptan çıktı diyebiliriz. Almanya ise beni şaşırtmaya devam ediyor. Arjantin'e kafa tutan, Sırbistan'ı yenen Almanya, Angola'ya yenilerek gruptan çıkma şansını kaybetti. Grubun gerçekten sürpriz takımı oldu. Angola-Avustralya maçı sıralamayı belirleyecek sadece. Arjantin-Sırbistan maçı da lideri belirleyecek bu grupta.

B Grubu:

Hırvatistan 84 - 64 Tunus
İran 51 - 88 A.B.D.
Brezilya 77 - 80 Slovenya

Hırvatistan, grubun averaj takımı Tunus karşısında Averajını düzeltti, Amerika da bir diğer turist ülke İran'ı farklı geçti bunlar normal sonuçlar. Günün en seyredilesi maçında - ki seyredemedik doğal olarak; Slovenya, beklediğim gibi, Brezilya'yı yenerek ikincilik için çok büyük avantaj sağladı. Çeyrek finalde rakibimiz olabilirler. O maçı tribünden seyretmek gerekecek.

C Grubu:

Çin 80 - 89 Rusya
Fildişi Sahili 60 - 97 Yunanistan
Türkiye 79 - 77 Porto Riko

Rusya Çin'i, Yunanistan da Fildişi Sahili'ni geçince, son maçta Yunanistan ve Rusya arasında ilginç bir karşılaşmaya tanık olma şansımız olacak. Kazanan ikinci olacak ve çaprazdan muhtemelen İspanya ile karşılaşacak. İspanya grup maçlarında kötü ama eleme etaplarını iyi oynayan bir takım. Her iki takım da kazanmamak için oynayabilir. Bu durumda iddaacılara bir tüyo verelim; Rusya-Yunanistan alt olur.

12 Dev Adam'a ayrı paragraf açalım; maça oldukça isteksiz başladık. Savunmada alışık olduğumuz agresiflikten eser yoktu. İlk çeyrekte tek ayakta kalan oyuncu Ömer Onan'dı. Porto Riko, hızlı oynayıp dış atışlarla skoru hep önde götürdü. Hücumda ve savunmada istediğimiz oyunu oynayamayınca da son çeyreğe kadar hep geriden takip ettik. Son çeyrekle birlikte, savunmanın sertliğini artırdık ve benchten Kerem Gönlüm, Semih Erden ve Ender Aslan'ın takımı ateşlemesi, Ersan'ın kendine gelmesi ve Hidayet'in sazı ele alması ile skoru lehimize çevirdik ve 10 sayılık bir farka ulaştık. Maçın son dakikasına girerken gelen rehavet ve laubalilik, turnuva öncesi Arjantin maçı gibi pahalıya mal olacaktı ki şans yanımızdaydı da kaza olmadı. Bir gün önce gelen muhteşem Yunanistan zaferinden sonra bu maça konsantre olmak zordu kabul etmek gerek ama kazanmayı bilmek de büyük takım olduğumuzun bir göstergesi. Çin maçı formalite maçı, benim fikrim kaybetmemiz hayrımıza ama kazanacaksak da kasmadan yırtınmadan rahat rahat olacaksa hayır demem.

D Grubu:

Kanada 61 - 71 Yeni Zelanda
Lübnan 57 - 91 İspanya
Litvanya 69 - 55 Fransa

Yeni Zelanda Kanada'yı yenerek sonraki turda rakibimiz oldu. İspanya çok kasmadığı grup maçlarında kolay olanları kazanıp zorlarda takılmaya devam ediyor. Üçüncülükle yetinmeye razılar sanırım. Olan Yunanistan ve Rusya'ya olacak. Birbirlerini yenmemek için neler yapacaklar bakalım. Litvanya ve Fransa arasındaki maç da lideri belirledi sadece. Son maçlardan sonra tahminlerimle karşılaştırmalı olarak eleme turu eşleşmelerini değerlendiririz artık.

Dünya Basketbol Şampiyonası - Dördüncü Gün, Üçüncü Maçların Devamı

Üçüncü maçların tamamlandığı dördüncü günün ardından gruplarda çıkacaklar ve kalacaklar da şekillenmeye başlıyor yavaş yavaş. Dün A ve B Gruplarında oynanan maçlardan sonra bugün de C ve D Gruplarında maçlar oynandı. Neler oldu bakalım.

C Grubu:

Rusya 72 - 66 Fildişi Sahili
Porto Riko 84 - 76 Çin
Yunanistan 65 - 76 Türkiye

Rusya'nın ve Porto Riko'nun galibiyetleri beklenen sonuçlardı. Grubun liderini belirleyecek maçta ise; 12 Dev Adam kıran kırana geçen maçta Yunanistan'ı yenerek grup liderliğini büyük ölçüde garantiledi. Ersan'ın çılgın attığı maçta basit ikili oyunlarla pota altından bulduğumuz sayıları dışarıdan da Ersan'ın inanılmaz üç sayı yüzdesi ile destekleyince istediğimiz sayı üstünlüğünü yakaladık. Savunmada ise, en büyük silahımız olan alan savunmasına Yunanistan düşük dış atış yüzdesiyle hücum edince sahadan istediğimiz sonuçla ayrılmamız kaçınılmaz oldu. Hakem Jungebrand'ın zaman zaman maçı çığırından çıkarmasına rağmen psikolojik savaşı da kazanmayı bildik. Helâl olsun 12 Dev Adam!

D Grubu:

Yeni Zelanda 108 - 76 Libya
Fransa 68 - 63 Kanada
İspanya 73 - 76 Litvanya

Yeni Zelanda, gruptan çıkmasına yetecek sonuçları almasını biliyor, Kanada'yı da yenmeyi başarırlarsa ikinci turda görebiliriz Hakacıları. Kanada büyük hayal kırıklığı yarattı benim için 0/3 ile gruptan çıkma şansını kaybettiler. Devam biletini ise Yeni Zelanda'ya verecek gibiler. Günün zevkli geçmeye aday maçında ise; İspanya şaşırtmaya devam ediyor. Fransa mağlubiyeti ile başlayan İspanya bu akşam da Litvanya karşısında mağlubiyetten kurtulamadı. Dördüncü olup bize rakip olmasınlar da gerisi çok önemli değil.


Related Posts with Thumbnails