Sayfalar

Galatasaray 1 - 2 1461 Trabzonspor

Bence maçın adamı. Eğer maçın adamı savunma adamıysa sıkıntı büyük demektir.
"Olur öyle top bu" der Captano hep ama bu maç o maçlardan değil. Maç sonu rakibi küçümsemedik diyor Fatih Terim. Sahadaki kadro ve oyun tam tersini gösteriyor.

Rotasyon yapayım derken dozunu kaçırınca elin oğlu acımıyor. Aslında rotasyon olmayan bu rotasyon çakması ile Balıkesir'i yenersin belki ama 1461 Trabzon taş gibi takım, hafife alırsan seni şikecilerin diline düşürür. 11 benzemez anca bu kadar oynardı, daha fazlası daha alt seviye takımlarda işe yarar. Hani sezon başı transferler yapılır, hazırlık kamplarında amatör küme takımlarıyla maçlar oynanır 0 - 0 filan biter ya, işte aynı hikaye. Oyuncular sadece antrenmanda birbiriyle beraber oynamışsa maç performansı anca bu kadar olur.

Hamit ile geçirmeye başlayım. Geldiğinden beri top oynamıyor, bir iki göz boyama maç dışında - ki o maçlarda da ben göremedim Hamit'i - takımın sağ taraftaki el freni. Aynı el freninin soldaki ismi ise Amrabat. Bu maçlarda bile oynayamayacaklarsa hangi maçta katkı bekleyeceğiz acaba? Çağlar Birinci diye bir adam var. Bu adama karşılık Semih'i kaybediyorduk, inanabiliyor musun Haşmet? Hele Cris, bu sezon hatasından gol yemediğimiz maç yok sanırım. Kulübeye mahkum Gökhan Zan muazzam top oynadı mesela akşam. Sakatlığı olmadığı zaman Türkiye'nin üst düzey stoperlerinden ama biz allahlık Cris'e güveniyoruz. Bitmedi, Emre Çolak var mesela. Top geveleme ustası. Önce kendine çalım atıyor sonra rakibine çalım atmaya çalışıyor, becerirse durup bir daha aynı rakibi geçmeye çalışıyor. Tam dayaklık, sahadakilerin sabrına hayranım bu konuda. Sabri yine elinden gelenin fazlasını yaptı, bazı maçlar kadroda bile olmuyor ya, bu Sabri'ye yapılan çok büyük bir ayıptır. 11 olmasa bile sahaya çıkmayı hak ediyor. Neyse uzatmayalım...

Maç sonu sosyal ağlarda hemen Türkiye Kupası tü kakacılar türedi. Neymiş efendim zaten 14 tane varmış da olmayanlar alsınmış biraz da. Yok ya?! Ezik edebiyatıdır bu. Fenerbahçe'nin 30 yıl alamadığı kupaya önemsiz muamelesi yapmasından ne farkı var? Galatasaray mücadele ettiği tüm kupalara taliptir. Tabi burada "mücadele" anahtar kelime. Dün akşamki gibi ruhsuz oyunun mazereti olamaz. Son 20 dakika oynanan top 70. dakikaya kadar neden oynanmaz asıl soru bu. 2 tane yedikten sonra çıkarmaya kasmanın mantığı nedir. Allahtan futbolun adaleti varmış da dün akşam maç dönmedi. Yazık olurdu gerçekten. Maç geneli hak edecek oyunu oynamış olsak eminim Aydın ve Cris'in direkten dönen toplarından en az biri içeri girerdi.

Fenerbahçe maçını kazanın bunu telafi edin diyenler var ama o maçla bu maçın alakası yok. O maç kendi içinde değerlendirilmeli bu maç kendi içinde. Sonuçta Fenerbahçe'yi yenince kupada gruplara almayacaklar bizi. Bu maç gitti gider. Geçmiş olsun...

Sivasspor 1 - 3 Galatasaray


Kolpasın olm işte :)
Avrupa zaferleri öncesi ve sonrası hep zordur. Hele bir de Sivas deplasmanıysa bu zorluk derecesi artar. Maç öncesi beraberliğe razı mısın deseler evet derdim muhtemelen. İyi ki bana sormamışlar.

Ligde alışık olmadığımız bir rotasyon vardı. Melo'nun cezalı olmasının yanında Hamit'in sonunda kesik yemesi iyi oldu, darısı Amrabat'ın başına.

Maç başladı daha üçlü bitmeden golü bulduk. Maça 1 - 0 başlamak bu olsa gerek. Geçen Galatasaray Sözlük'te maçlara 1 - 0 galip başlayamıyoruz o yüzden puan kaybediyoruz diye ironik bir entry görmüştüm. Üzerine maça böyle başlayınca ve maçın devamında da beraberlik gelince maça önde başlamamız gerekliliğinin şaka olmadığını da anladık. Atmadan yemiş olsaydık acaba bu kadar rahat geçer miydi maç?

Maç istatistikleri enteresan %60 - %40 topla oynama oranı Sivas lehine, 17 şut atan Sivas'a 4 şutla karşılık vermişiz. Skora bakarsak %5'e %75'lik bir isabet oranımız var. Varsın olsun, maçı kazanalım da.

Avrupa sonrası Fenerbahçe derbisi öncesi zorlu deplasmandan alınan 3 puan altın değerinde. Pazar da benzer bir skor fena olmaz.

Kolpa yine attı golünü topu alırken faul yaptı ama hakem es geçti. Şikeciler ağlamadı hayret, bizim maça o kadar odaklanmışlar ki. Ortalığı germek için çalışıyorlar bu ara, bunu atlamaları normal. Umut'un Fener maçı öncesi verdiği mesaj da önemli. Süper Kupa maçında bela olmuştu, yine olacak gibi bir görüntü çizdi. Geçen sene de Fener maçı öncesi Sivas deplasmanı vardı. Necati'nin jeneriklik golü ile açılmıştı perde. Ateş seni çağırıyor demiştik. Necati atamamıştı ama Baros'un son saniyede direkten dönen topu ile galibiyeti kaçırmıştık. Bu sefer ellerinde şapkadan tavşan çıkaracak bir Alex yok. (Bir Alex değil gibi oldu) Selçuk da oynamazsa sürpriz ihtimali sıfıra iner.

Bu ayki zor maçların ilkini kolay aldık darısı önce Fener sonra Trabzon'un başına.

Braga 1 - 2 Galatasaray



Hafta sonu Gaziantep karşısında kaybedilen 2 puanı futbolcuların aklı Braga maçında diye yorumlamıştık ve ben, "ManU nasıl olsa Cluj'u yenecek akıllar neden Braga'da olsun, yenilsek de çıkıyoruz. Asıl önemli olan ligdeki maçı kazanmak." diye bu duruma sinirlenmiştim. Bu saçma düşüncemi bana yedirdikleri için önce Alex Ferguson'a sonra da İmparator'a müteşekkirim. Her maç kendi içinde önemlidir tabi ama kaybettikçe lider kalmaya devam ettiğin bir lig maçındansa tamam mı devam mı maçının kazanılması çok daha önemli tabi.

Fatih Terim aforizmalarının gerçeğe döndüğü bir maç oldu yine. Geçen sene süper zırvanın son maçında Kadıköy'e giderken "Galatasaray istediğini istediği yerden alacak güce sahiptir." demişti ve o maçı gerektiği gibi oynayarak Şampiyon olmuştuk. Bu maçta da bunu yaptık ve turu aldık.

Maç aslında çok da iç açıcı başlamadı. Braga'nın Cluj'a tur hediye etme hevesi ve iştahı karşısında yapılan acemice top kayıpları hep kalede tehlike yarattı. Uzun bir süre futbol tanrısının korumasında idare ettik ama Melo'nun amatörce ıskasına futbol tanrısının bile yapacağı bir şey yoktu. Sonrasında soyunma odasına başka gol yemeden girdiğimize dua ettik. Bu saçma sapan futbol yüzünden ilk yarı ismini en çok duyduğumuz isim Semih oldu. Allahtan hatasız oynadı da ikinci yarı sadece 1 golü çıkarmaya çalıştık.

Yılmaz'lar
İkinci yarıya iki pırpır adamla başlayan Terim orada maçı aldı. İki hızlı adamın girmesiyle kanatlara canlılık geldi ve Amrabat'ın geldiğinden beri ikinci olumlu hareketi ile kafa golü atamayan(?) Burak beraberliği sağladı. İlk olumlu hareketi de ıslak Cluj maçında yine Burak'a attırdığı kafa golüydü zaten. Burak konusuna yazının sonunda yine değiniriz. Old Trafford'daki yatışın da etkisi ile artık kendi göbeğimizi kendimiz kesmemiz gerektiğini anlayan takım top oynamayı da hatırladı ve Melo'nun şutunu takip eden Aydın jübilesini Galatasaray'da yapmayı garantileyen golü attı.

Avrupadaki taraftar > Arena'daki taraftar
Şimdi büyük bir keyifle 20 Aralık'taki kura çekimini beklemeye başlayabiliriz. Kim gelsin? Şu gelsin, bu gelsinler havada uçuşuyor. Bize kimin geleceği bir yana bütün grup birincileri bizi istiyordur şimdi.

Cluj maç sonrası timsaha yatmış diye duyduk. Bu 1907 senesinde bir sıkıntı var sanırım. O sene kurulan takımlar timsaha yatmaya çok meyilli. Allah akıl fikir versin ne diyim.


Burak Yılmaz konusunu unutmayalım bitirmeden. Kolpa yine golünü attı. Bana nazire yaparcasına güzel goller atmaya devam ediyor. Ama hala ısrar ediyorum top kontrolü 0 (yazıyla sıfır). Aldığı topların %90'ını eziyor. Kafayla gol atmayı öğrendi. biraz da top kontrolü öğrensin allayıp pullayıp satarız İspanya'ya :) Dediğim gibi, ben beğenmeyim de o gol atsın yeter ki.

Spor Dünyasından Çok Güzel Bir Haber



Bugünlerde spora dair duyduğumuz en güzel haber Nesine.com'dan geldi. Türkiye'de bir ilki gerçekleştirmişler ve artık İddaa maçları canlı olarak Nesine.com'dan izlenebilecekmiş.

Bunun için biz sporseverlerin tek yapması gereken, Nesine.com'a üye olduktan sonra, bültende takım isimlerinin yanında yer alan kırmızı TV logolu maçlardan izlemek istediklerini seçmek ve kuponlarına eklemek.

Özellikle internet üstünde link arayan, canlı skor sitelerini takip eden, forum forum dolaşıp maç skorunu öğrenmek isteyen onbinlerce sporsever için bu haber bizce devrim niteliğinde. Düşünsenize çok izlemek istediğiniz bir maç var, TV'de yayını yok. Link falan arayacağınıza küçük bir kupon yapıyor ve keyifle maç saatini bekliyorsunuz.

Üstelik oldukça iddialı ligleri yayınlıyorlar. İspanya La Liga, Almanya Bundesliga, İtalya Serie A, Fransa Ligue 1, Hollanda Ligi gibi çok izlenen ligler, Copa Libertadores, Copa Sudamericana gibi Güney Amerika'nın en önemli organizasyonları, Dünya Kupası Elemeleri, Fransa ve İspanya Kupa maçlarının yanı sıra basketbolda Euroleague’in de yer aldığı 50’nin üzerinde futbol ve basketbol ligini canlı canlı izleyebileceğiz.

Artık kimse de beyler link var mı diye sormaz herhalde:)

Daha detaylı bilgi için sizi tv.nesine.com adresine alalım.


Bir bumads advertorial içeriğidir.

Red Bull, Hayallerini Kalkış Pisti ile #kanatlandirir!

Eğer gerçekten inanırsan o zaman herşey mümkün. Şimdi senin sıran!



Red Bull yıllardır insanları ve fikirlerini kanatlandırıyor. Şimdi uçma sırası sende. Eğer senin de mükemmel bir fikrin varsa, videonu yükle ve bunu @RedBullTR ile paylaş. Videoyu izleyenler tarafından oylansın ve jüri değerlendirmesiyle gerçeğe bir adım daha yaklaşsın. Hazır mısın? O zaman gel ve kanatlarını al.
Acele davran; bir adım ilerde olmak için videonu yüklemeyi unutma!
www.kalkispisti.redbull.com.tr/kalkispisti
Konuşmaya dahil olmak için tık: #kanatlandirir

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Galatasaray 4 - 1 Balıkesirspor



Rotasyonun dibine vurup bokunu çıkardığımız bir maç oldu. Bu maç olmayacak da hangi maç olacak tabi. Maça başlayan 11'de normal şartlarda kadroya giren hatta zaman zaman ilk 11 başlayan isimler vardı, Elmander, Aydın, Sabri , Engin ve Emre gibi ama son zamanlarda düzenli olarak oynayan tek isim Emre'ydi. Yani tamamı yedek bir kadro çıktı desek abartmış olmayız. Resmi bir hazırlık maçıydı kısacası.

Farklı skora aldanmamak lazım, yedeklerin hâli içler acısı.  Şu maçı fırsat olarak görüp ben buradayım diyen bir isim ben görmedim. Dökülüyorlar resmen. Şu formanın kıymetini bilmiyorlar ya gerçekten yazık.

Balıkesirspor - tabiri caizse - tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakacaksın modunda gelmişti. Ceza sahasına otobüs çekip maçı çirkinleştirmeyi de seçebilirdi ama bunu yapmadılar ve güzel bir maç seyretmemize yardımcı oldular.

Savunmada Balta - Zan uyumsuzluğundan forvette Sercan'ın beceriksizliğine kadar söylenecek çok şey var ama harcanacak kelimelere değmez. Elmander akıl olarak rakibe fazla geldi. Attığı, kaçırdığı ve attırdığı gollerde bunu çok net gördük. Emre bal yapmayan arı modundan kurtulmamaya kararlı. Terim'in tepesinin tası ne zaman atacak bakalım. Sabri her zamanki gibi en iyisini yapmaya çalıştı. Aydın takımın en iyilerindendi. Sonradan giren Amrabat ise bu maçta bile gösteremedi ne işe yaradığını. Yüzyılın kazığı sbt :-( Bu isimleri kadroda sık gördüğümüz için yazdım. Gerisinden cacık olmaz. Ufuk beklediğimiz çıkışı bir türlü yapamadı. Yediği goldeki hatayı Eray bile yapmazdı muhtemelen.

3 kulvarda yarışan takımın dinlenmesi için güzel fırsatlar bu maçlar. Kayıpsız atlatmak güzel. Sıradaki gelsin diyelim.

Yüzünün değerini bilenlerin kulübü: MACH3 Yüzler Kulübü!



Futbolseverler iyi bilir; bir futbolcunun en büyük hayali kariyeri boyunca 100 gol atıp ya da 100 kez milli formayı giyip Yüzler Kulübü’ne, yani futbol dünyasının en prestijli kulübüne adım atmaktır. Her futbolcu için Yüzler Kulübü’nde yer almak büyük bir ayrıcalıktır.

Gillette’in Türk erkeklerine büyük hizmeti: MACH3 Yüzler Kulübü!

Dünya’nın 1 numaralı tıraş bıçağı markası Gillette, yüzüne değer veren erkekler için MACH3 Yüzler Kulübü’nü yarattı. Yüzler Kulübü’nde artık sadece futbolcular değil, yüzünün değerini bilen futbolseverler de yer alabilecek.

Peki MACH3 Yüzler Kulübü erkeğini farklı kılan şey ne?

Bir erkeğin yüzü aynı zamanda onun kartvizitidir. MACH3 Yüzler Kulübü erkeği kusursuz bir sakal tıraşını kariyerinin önemli bir parçası olarak görür ve seçimini MACH3’ten yana kullanır. MACH3 Yüzler Kulübü erkeği aynı zamanda tarz sahibidir ve spora aşkla bağlıdır. Başarının detaylarda saklı olduğunu bilen MACH3 Yüzler Kulübü erkeği mükemmel bir sakal tıraşının keyfini MACH3 ile çıkarır.

MACH3 Yüzler Kulübü’nde erkekleri hangi sürprizler bekliyor?

Facebook Gillette Türkiye sayfasını ziyaret edip videosunu oluşturmaya başlayan futbolseverler MACH3 Yüzler Kulübü’ne ilk adımı atacak. Videonun içinde Ercan Taner’in hazırlayıp sunduğu 5’te 5 programına bağlanıp 5 soruyu cevaplayan MACH3 Yüzler Kulübü üyeleri, Gillette MACH3 tıraş seti, imzalı futbol topu ve isminin yazılı olduğu forma kazanma şansını elde edecek.

Henüz bitmedi!

Videonun sonunda bugüne kadar hiç unutamadığı efsane bir golden bahsedip MACH3 Yüzler Kulübü’nün büyük ödülünü kazanan üyeler, NTV stüdyolarına konuk olma ve Ercan Taner’in 5’te 5 programında özel misafiri olma şansını yakalayacak.

MACH3 Yüzler Kulübü, kendinden uzun süre söz ettirecek gibi görünüyor. Sen hala burada mısın? Haydi hemen Gillette Türkiye facebook sayfamızı ziyaret ederek videonu oluşturmaya başla ve Ercan Taner’in sorularını cevapla. Videonu arkadaşlarınla paylaşarak MACH3 Yüzler Kulübü’nün ayrıcalıklı dünyasındaki yerini al ve sana özel sürprizlerin keyfini çıkarmaya başla.

gillette

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Galatasaray 1 - 0 Manchester United


Bu takım maç seçiyor arkadaş. Cluj maçı, MİY maçı, Karabük maçı ve bu maç. Farklı oyunların başka bir açıklaması olamaz.

Karabük'teki berbat oyundan sonra bu maç için karamsarlık olmadı desem yalan olur ama sağolsun aslanlar "Galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır." lafını gözüme gözüme soktular.

Melo toparlanınca, Hamit kendini hatırlayınca, Eboue biraz kıpırdanınca, Riera da coşunca, kısacası isteyince oluyormuş demek ki.

Makine düzeninde işleyen takımın tek çürük elması Amrabat'tı. Ya olmadık işlerle harcadı topları ya da ezdi el freni görevi gördü. Oyundan çıkarken alkışlandı ama skor aleyhimize olsa aynı tepkiyi alamazdı muhtemelen. Emre'nin de formsuz olması sol kanatta sıkıntıyı büyütüyor. Ara transferde Riera'yı yerine çekmek için "gerçek" bir sol bek almak en doğru hamle olacak gibi.

Cluj da kazanınca Avrupa'da devam kesinleşti. Sadece nerede devam edeceğimizi netleştirmek kaldı. Bunun için de en kötü Cluj'un aldığı sonucu almak yeterli. Cluj'un deplasmanda ManU'yu yenebileceğini sanmıyorum. Bu durumda bizim kaybetmememiz yeterli.

Burak Yılmaz'a bulaşmadan yazı bitmez. Ben kolpa dedikçe adam atıyor. Ben de devam edicem kolpa demeye, varsın beni göt etsin. 5 golle Messi ve C. Ronaldo ile zirvede. Helal olsun!

Son olarak da bu galibiyete kulp bulup çamur atacak Fenerli varsa kız Tuncay'ın hat-trick yaptığı maçı hatırlasın ve sussun. Sahi bi bir baba hindi vardı. N'oldu ona?

İnsan mısın?


Hani Messi'ye uzaydan gelmiş muamelesi yapıyoruz, C. Ronaldo ile dünyanın en iyi ikilisi filan diyoruz ya; bu adamın da hakkını yememek lazım. Şampiyonlar Liginde Dinamo Zagreb'i 4 - 0 yendikleri maçta tüm gollerin asistlerini yaptıktan sonra millî maçta İngiltere'ye 4 gol birden attı.. Hani şu bizim ülke olarak henüz nail olamadığımız şey... 4 gol atmak çok garipsenecek bir şey değil belki ama attığı son gol bundan sonraki bir çok jeneriği süsleyecek. Karakter olarak sevdiğim bir adam değil ama yiğidi öldür hakkını ver mottosuna sadık kalmakta fayda var. Buyrun golü izleyin izleyin şapka çıkarın.


CFR Cluj 1 - 3 Galatasaray


Kolpa molpa ama helal olsun 3 gol attı.

İstanbuldaki sulu maç Cluj'a yaramıştı ama futbol oynanmaya müsait zeminde gerçek ortaya çıktı. Cluj maçları için yapılan 6 puan tahmininin ne kadar doğru olduğunu gördük ama evdeki hesabın çarşıya uymadığı bir doğa olayı yaşanınca planlar ertelenmiş oldu.

İlk yarısı Trefl Sopot - Galatasaray maçına kurban gitti maçın D-Smart garabetinde olmasından dolayı. Basketbol maçı bitince de Amasya'da yeni açılan mekanımıza aktık: Cafe 1905 Galatasaraylılar Konağı.

Daha devrenin başında beraberlik golünü yiyince kalkıp gitsem mi acaba diye düşünmedim değil. Totemi icat edenin... :)

Melo'nun yokluğunda takım al gülüm ver gülüm futbolu bırakmış görünüyor son 3 maçtır. Daha dikine oynayıp kaleye gidebiliyoruz artık. Ama hâlâ son paslarda son vuruşlarda sıkıntı var. Sezon başlayalı 15 maç oldu aşağı yukarı bu sıkıntıların artık çözülmüş olması gerekiyor.

Kolpa golcü 3 gol attı, evet hâlâ kolpa, attıklarından daha kolayını kaçırdı çünkü. Bu arada dünkü hat-trick gerçek bir hat-trick'ti. Hat-trick kavramının gerçek anlamı bir kafa bir sol bir de sağ ayakla atılan 3 gol demek. Burak dün bunu gerçekleştirdi. Kolpa ama tebriği de hak etti tabi :)

Neticede istediğimizi aldık, sırada ManU maçı var. %99 yedek ağırlıklı gelecekler. Akıllı oynayıp eli boş gönderirsek gruptan çıkmamamız mucize olur artık. Fatih'in aslanları yapar mı? Yapar. Gelsin 20 Kasım o halde...

Galatasaray AŞ-Manchester United FC Karşılaşmasına Bilet Kazanma Şansı Sizi Bekliyor!

2012-2013 UEFA Champions League kapsamında 20 Kasım 2012 tarihinde, TT Arena İstanbul’da oynanacak  Galatasaray AŞ – Manchester United FC maçında, başlangıç seremonisinde çocuğunu futbolun yıldızları ile el ele görmek ve tribünden keyifle seyretmek ya da yalnızsan maçın tadını doya doya çıkarmak istemez misin?

Tek yapman gereken www.pahabicilemezfutbolaski.com sayfasına gitmek, 140 karakterde #pahabicilemezfutbolaski’ni anlatmak, bilgilerini eklemek ve Twitter’da paylaşmak. Gönderdiğin metin jüri tarafından en yaratıcı 52 metin arasına girerse hemen kazanıyorsun ve 52 Galatasaray AŞ – Manchester United FC  maç biletinden biri senin oluyor!

Paha biçilemez futbol aşkını en iyi anlatan ilk 22 kişiye çocuğunu ve maçı tribünden seyretme şansı, 30 kişiye de maç bileti hediye!

Haydi, sen de futbol topu efsanelerin ayağında dolanırken yerinde duramayanlardansan beklemeden www.pahabicilemezfutbolaski.com adresine gir ve kazanmak için yazmaya başla!

Paha Biçilemez Futbol Aşkı

Bir bumads advertorial içeriğidir.

GameFest, Sony PlayStation’ın gerçekleştirdiği ilk resmi PlayStation festivali!


Oyun severleri ve eğlence tutkunlarını bir araya getiren Sony PlayStation GameFest, oyun dünyasının fantastik kurgusunu, parti atmosferiyle birleştiriyor. Ortaya oyun ve gerçeği bir arada sunan, şimdiye kadar hiç deneyimlenmemiş yeni bir eğlence anlayışı çıkacak.

Festivalin ilk akşamı elektronik müziğin başarılı ismi Bedük’le taçlanıyor. Bedük tüm oyun ve eğlence tutkunlarını şarkılarıyla coşturarak Sony PlayStation Gamefest heyecanını doruk noktaya taşıyacak.

İki gün boyunca başta FIFA 13 ve PES 13 büyük turnuvaları olmak üzere efsaneleşmiş ve yepyeni PlayStation oyunları katılımcıları birer GameFest tutkunu haline getirecek.

Kozlarını paylaşıp adını altın harflerle oyun tarihine yazdırmak isteyen futbol severler, PES 13 ve FIFA 13’te marifetlerini gösterecek. DanceStar Party Hits, Sports Champions 2 gibi PlayStationMove oyunlarıyla ve WipEout: 2048 ile PS Vita'da anlık yarışmalar düzenlenecek. Bütün PlayStation oyunlarının doyasıya oynanacağı eşi benzeri olmayan bir deneyim yaşanacak.

PES 13 ve FIFA 13 turnuvalarında ilk dörde girenler linkteki muhteşem ödülleri kazanacak!


İki gün sürecek nefes kesen karşılaşmalar, fantastik anlar, Dinamo FM DJ’leriyle kesintisiz eğlence, üniversiteli amatör grupların canlı performansları ve profesyonel dans şovlar GameFest’i unutulmaz bir festivale dönüştürecek.

www.facebook.com/playstationtr
www.twitter.com/playstationtr

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Vatekambek!


İngitere Lig Kupasında efsane bir maç oynandı geçtiğimiz hafta. Reading sahasında Arsenal'i ağırladı. 12, 18, 20 ve 37. dakikalarda yağmur gibi gelen gollerle soyunma odasına 4-1 üstünlükle gitti Reading ama devre arasında her şey değişti. İlk yarıdaki tek sayısı Walcott'tan gelen Gunners 65'te Giroud, 89'da da Koscielny ile 4-3'e getirdi skoru. Tam maç bu skorla bitecek derken ilk golün sahibi Walcott 90+4'te comeback ateşini körükledi. Uzatmaya giden maçta önce Chamakh ile öne geçen Arsenal 116'da Progrebnyak'a engel olamadı ve skor 5-5'e geldi. Yine maç böyle bitecek diye beklerken 120+1'de maçın yıldızı Walcott tekrar çıktı sahneye, arkasından da skoru belirleyen Chamakh'ın nefis aşırtma golü geldi.

Dünya kupası elemelerindeki 4-0'dan 4-4'e gelen Almanya - İsveç maçından sonra bu maçın da benzer bir senaryoyla bitmesi mide bulandırıcı aslında. Hele ki Fenerbahçe'nin şike davasında üç maymunu oynayan bir UEFA ve FIFA varken bahisçilerin yüzünü güldürmesi olası olan bu tarz geri dönüşler hiç masum gelmiyor artık bana. 


Galatasaray 1 - 1 CFR Cluj



Galibiyet yazmaya hasret kaldık. En azından hep beraberlik, yenilmiyoruz diye kendimizi avutsak mı?

Bu maçın neyi yazılır ki? Sıfır bir stadın bir yağmurda bataklığa dönmesinden mi bahsetmeli yoksa stadın üstünü kapatmayana ayrı, üstü kapanabilen statta üstü kapalı maç oynatmayana ayrı mı küfetmeli bilemedim. Son teknoloji ile Avrupa'nın en modern stadı diye stat yapıyorsun ama gel gör ki bir yağmurda hem oynayanlar hem seyredenler rezil oluyor.

Oyun için bir şey söylemek mümkün değil çünkü oyun yoktu doğal olarak sahada. Top sürmenin pas vermenin imkansız olduğu zeminde oyun mecburen doldur boşalta döndü. Bu ortamların en tecrübeli oyuncusu Elmander ve bu zeminde en çok işe yarayacak fizik gücüyle oynayan ve kaleyi bu maçta en çok bombalayan adamlar Elmander ve Hamit de sakatlanınca halı saha topçusu Emre ve kolpa golcü Burak'a kaldı takım.


İçime sinmeyen penaltıda Melo geçince topun başına ManU maçında Muslera'nın yemeyeceğine olan güvenim gibi Melo'nun bunu kaçıracağından da emindim ki beni yanıltmadı. Selçuk varken bu takımın penaltıcısı başka bir isim olmamalı.

Bedava golü atamadıktan sonra bu şartlarda gol bulmak heleki 7 kişiyle ceza sahası içinde kamp kuran Cluj karşısında çok olası değildi ama işte bir hata yaptılar ve kolpa golcü kafayı çaktı. Maçın sonundaki pozisyonu gol yapabilseydi kolpa unvanını silerdim belki.


Kalan maçlardaki şansımız için meşhur bir karikatür vardır ona bakmak yeterli:


Zemin için bir önlem alınmazsa hafta sonu Kayseri maçının da farklı geçeceğini sanmıyorum. Neyse ki annemizin ligi çok dandik de bu kadar puan kaybına rağmen hâlâ lideriz.

Galatasaray 1 - 1 Eskişehirspor



Maçın tek adamı, adam gibi adamı Muslera!
Yine tesadüf İstanbul'daydım ve yine Galatasaray içeride oynuyordu. Bir önceki hafta oynanan Akhisar Belediyespor maçından sonra üst üste ikinci hafta maçtaydım. İstanbul'dayken bile üst üste 2 hafta maça gittiğim olmamıştı. Şanslı hissediyordum ama şans değilmiş bu hissettiğim.

Ordu maçı ile - hatta belki Akhisar Belediyespor maçı ile başlamıştır da rakip olmadığı için hissedilmemiştir - başlayan düşüş standarda dönüşmek üzere. Hücumdaki 0 (sıfır) üretkenlik ve savunmadaki basit hatalar artık önlemler alınması gerektiğini gösteriyor. Koca bir 45 dk boyunca al gülüm ver gülüm yapan bir takım aynı 45 dakika içindeki tek tehlike yarattığı pozisyonu bir serbest vuruştan buluyor. Klasik tabirle "tehlikenin farkında mısınız?".

Bir önceki milli maç arası ile başladı düşüş ve yine bir milli maç arasına geldik. Umarım bu düşüş başladığı gibi biter ve Gençlerbirliği maçı ile tekrar çıkışa geçeriz.

Takım uyutunca tribünler de takımla uyuyor. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Arena'da top oynayamadığımız hiçbir maçı tribün çeviremez. Taraftar takımı değil takım taraftarı canlandırıyor. İlk yarıdaki al gülüm ver gülüme tribünde uydu, golden sonra ise takımla birlikte tribün de canlandı ama Nevizade Geceleri başlamıştı ki erken ve yersiz olduğunu Eskişehir ispatladı.

Gol demişken Muslera'nın tek başına 3 top çıkardığı poziyonda  takımın geri kalan 10 kişisinin bizden tek farkı pozisyona daha yakın olmalarıydı. Braga maçındaki ilk golde de aynı sıkıntı vardı, orada dönen ilk top gol oldu ama burada Nando 3 kere çıkardı be birader biriniz müdahale edin sevabına.

Milli maç arası iyi gelir umarım...

Galatasaray 0 - 2 Braga



Yıllar sonra Şampiyonlar Ligi, yeni stadımızda ilk maç ama sonuç hüsran. Aynı ilk derbi, ilk fener maçı gibi. Nasıl başlarsa öyle gider bu durumda geçerli değil, detaya girmiyorum anlayan anladı.

ManU maçındaki oyunla tavana vuran götler, Ordu ve Braga maçları ile yere indi. Geldiğinden beri tek "oynadığı" maç Antalyaspor maçı olan Amrabat yüzyılın kazığı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bir insan her yaptığı tercihte yanlış olanı mı seçer arkadaş. Pas yapacağı yerde çalıma girer, basıp geçeceği yerde pas verir, şut atacağı yerde atmaz, atılmayacak yerde şut atar. Bu maçtan sonra kulübeye çivilerim ben olsam ama ben değilim tabi İmparator var orada.


Bir de Burak Yılmaz balonu var ki sormayın gitsin. Bu adamın geçen sezon 35 gol atabilmiş olması resmen mucize. Bizim Guiza'mız olacak bu gidişle.

Takımın orta sahası yol geçen hanına dönmüş. Melo'nun direnci olmayınca Selçuk da oyununu oynayamıyor. Rakip orta sahadan rahat geçince de bütün yük defansın üzerine biniyor. O kadar baskıya da hata yapmak doğal tabi.

Bu nasıl bir mallıktır arkadaş, bu renklerin yanyana ne işi var Arena'da?

Şampiyonlar Liginde devam için tren kaçtı artık. Hedef üçüncü olup Avrupa Ligi olmalı ki takım için de hayırlısı bu olacak gibi. Gerçekçi hedefler koyup o hedeflere ulaşmaya çalışmak başarı şansını artırır her zaman. Hafta sonu Eskişehir maçı var. Takımın ve taraftarın morali yerlerde. Umarım bu mağlubiyet serisi devam edip de kronik bir boyuta ulaşmaz.

Nonda'dan Futbola Veda



2008 şampiyonluğunun en anlamlı golünün sahibi aktif futbol yaşantısını noktaladığını açıkladı. Bizden ayrıldıktan sonra futbol oynamadığı için zaten bitmiş olanın ilanı oldu bu sadece. Takımda olduğu sürece elinden gelenin en iyisini yaptığı ve Fenerbahçe'ye attığı kafa golü ile şampiyonluğun gelmesini sağladığı için taraftarın kalbindeki yeri ayrıdır. Yaşadığı sakatlıklar sonrası kariyerini olması gerektiği yere taşıyamamış olsa da yolu bizimle kesiştiği için ben kendimi şanslı hissediyorum. Bundan sonraki yaşantısında yolu açık olur umarım.

Onda bunda şundadır
Şunda bunda ondadır
Fenerbahçe bu gece
Senin kocan Nonda'dır.

6,3


Deprem! Yo yo kormayın, bu öyle taş üstünde taş bırakmayan doğa olaylarından değil. Salı günü Old Trafford'da Wolfgang Stark'ın yarattığı depremin derecesi bu, 6,3. Yani diyorlar ki sen git pazarda limon sat, bu işten anlamıyorsun. Geçen sene Almanya'nın en kötü hakemi seçilen bir adamın böyle bir maçta görev alması zaten saçmayken aldığı puan da bunu doğrular nitelikte. Olur da 1 puan yüzünden gruptan çıkamaz ya da üçüncülüğü kaçırıp Avrupa Ligi'ne gidemezsek 25 milyon kulaklarını çınlatır Stark! Anana ve bacına da haber ver kulakları çınlarsa sebebi sensin!

Manchester United 1 - 0 Galatasaray



40. saniyede Alman penaltıyı verebilse bu yazı çok başka bir halde olabilirdi. Amiyane tabirle "götü yemedi". Halbuki diğer götü yemediği 90+2'deki penaltıdan daha tehlikesizdi 40. saniyedeki penaltıyı Manchester'ın çıkarabailme ihtimali çok daha yüksekti. Bize 2 kere vermediği penaltıyı ev sahibine tereddütsüz verebildi ama... O penaltının gol olmayacağına inanmayan Galatasaraylı var mıydı acaba? Maçın kırılma anı olsun dedik ama bir türlü kıramadık maçı. Önce Alman sonra direk izin vermedi. Bu seviyedeki bir turnuvada hakem konuşuyor olmak da ayrı bir saçmalık.


Maç başlamadan kadro açıklandığında Dany ve Burak tercihleri garip gelmişti. Dany oyunu ile bu tercihin haklı olduğunu gösterdi ama Burak bu maçta istediği/miz oyunu ortaya koyamadı. Tabi Dany'nin - ve tabi ki Semih'in - bu başarılı performansı ve Burak'ın göremediğimiz oyununun ortak sebebi orta saha direncinin çok düşük olmasıydı. Yol geçen hanı tabiri çok kullanılır bu gibi durumlarda ama en güzel uyduğu maçlardan biriydi. Melo'nun geçen seneki pitbull halinden uzakta olması Amrabat ve Hamit'in savunmaya yardım etmemeleri, ağırlıklı olarak ilk yarıda ve maçın genelinde Hakan Balta'nın kanadının Valencia tarafından otobana çevrilmesine neden oldu. Özellikle Kagawa'nın her topu çok rahat alması ve dağıtması savunmadaki bocalamanın en büyük sebeplerinden biriydi. Semih - Dany ikilisi maç boyunca çok iyi direndiler, sadece 1 kez kaçırdılar o da gol oldu. Bu seviyede 1 kere bile hata yapma lüksü yok, elalem bakmıyor gözünün yaşına.


Meşhur Fenerbahçe balı vardır bilirsiniz, bu maçta o balı ManU'ya vermişler anlaşılan. Amrabat'ın Tanju'ya selam çaktığı plasesi, Hamit'in direğin dibine giden şutu ve Selçuk'un kaleciyi sündüren kafasının içeri değil de dışarı gitmesinin başka mantıklı bir açıklaması olamaz.

Genel olarak kafa kafaya bir maç oldu. %52 - %48 topla oynama oranı, verilen verilmeyen penaltılar, girilen pozisyonlar, direkten dönen, kaleciler tarafından çıkarılan toplar...


Takımın çok büyük bir bölümünün ilk Şampiyonlar Ligi maçını oynuyor olmasını da unutmamak lazım. Melo, Eboue ve Hamit dışında bu heyecanı tadan Galatasaraylı yoktu dün. Şanslarına ilk maçları da Düşler Sahnesi'ndeydi. Düşler Sahnesi adı ama dün Ali Sami Yen'den farkı yoktu. 4 bin civarı Galatasaraylı maç boyu Aslanları evinde hissettirdi.

İmparator tem bir İngiliz Beyefendisi gibiydi.

Kaybedilmesi normal şartlarda koymayacak bir maçtı ama bu şekilde kaybedince koyuyor işte. En azından 1 puandı maçın hakkı ama bu oyunda topu çerçeveden geçiren haklı...

Medical Park Antalyaspor 0 - 4 Galatasaray



Son yılların en baş ağrıtan deplasmanıydı Antalya. Mutlaka bir puan kaybı yaşar ya da eleme maçıysa elenir gelirdik. Bu sene böyle bir beklentim yoktu elbet ama top bu yuvarlak sonuçta, tek kale oynadığımız maçları abuk subuk yediğimiz gollerle kaybettiğimizi çok izlediğimiz için yine de çok rahat değildi içim. Milli maç arası mı demeli, takım daha oturmadı mı demeli, rehavet mi demeli bilmiyorum ama çok da iyi başlamadık maça. O alışıldık maç başı bunaltıcı baskıyı göremedik. Manchester maçının provası olamaz çünkü o maçta da başlar başlamaz pres gelecektir takımdan.

Tam maç sıkıntılı geçecek derken Amrabat ve Elmander'in akıl dolu paslaşması ve gelen gol ile düğüm çözüldü. Bu arada Amrabat elle asist yaptı, emek hırsızı mertebesine erişmiş midir acaba?

Golden sonraki oyun da çok farklı değildi belki ama o dakikadan sonraki oyun işte Manchester provası olabilecek nitelikteydi. Kontradan aranacak pozisyonlar Old Trafford'da silahımız olacak. Nitekim 2. golü Amrabat ile gelişen kontra atak sonucu bulduk. Amrabat demişken; kesinlikle çok yetenekli bir adam ama boş işlerle çok uğraşıyor ve çok konuşuyor. Sadece işini yapsa daha çok sevileceğini bilmeli. Devrenin sonunda gelen kırmızı kart da maçı bitirdi zaten. Kırmızı haklı mıydı haksız mıydı konusu çok abes bir konu. Bilerek basmadı diyenler var ama kırmızı sadece basmayı kapsamıyor, sonrasındaki ölçüsüz tepki de var içinde.

Ufak ufak oynayanlardan bahsetmek gerekirse; Muslera hâlâ tutukluğunu atmış değil. Geçen sezon da böyle başladığı için çok dert değil ama CL maçlarının başladığı şu dönemde biraz toparlanması hem kendi hem takım adına daha iyi olacak. Cris ilk maçında fazlasıyla güven verdi, her iki ayağına da hakim. Ujfa'yı aratmayacak gibi. Burak'a emek hırsızı diyenler kalecinin darbesine rağmen düşmemek için çaba sarfettiğini gördüğünde ne düşündüler acaba? Yüzleri kızardı mı diye sorasım geliyor ama sonra hatılıyorum yüzsüz olduklarını. Burak oyunda olduğu sürede 3 tane süper şut yolladı kaleye. Birincide kaleci şanslıydı top direkten döndü, ikinciyi durduramadı ama üçüncüde iyi yer tutmuştu. Frikik dışındaki şutları kaleye paralel giderken çıkardığını herkes farketmiştir, bu şutun zorluğunu futbol oynayanlar iyi bilir.

Neticede Manchester maçı öncesi 4 gollü 3 puan moral oldu. İmparator'un da dediği gibi, oraya yenilmekten korkmadan gidecek bu takım, alışageldiği üzere. Oradaki maç - klasik tabirle - 3 ihtimalli bir maç. Kazanabiliriz de kaybedebiliriz de. Her halukarda ortaya bir karakter koyacağımıza eminim.

Çete


Süper bir foto. Pozu kim yakaladıysa objektifine sağlık. Blog arşivinde bulunsun.


Bir Günah Keçisi: Engin Baytar


Şu hareketin savunulacak ya da mantıklı olarak açıklanabilecek hiçbir tarafı yok. Kimse de ceza almasın demiyor zaten ama 11 maç nedir a Fenerasyon? Elalemin belgeli ispatlı şikeciliğini hasır altı etmek için binbir dümen çevirirken bir futbolcunun haksızlığa isyanının bedeli 11 maç mıdır? Normal şartlarda 11 maçtır evet ama bu ülkede değil. Emre Belözoğlu diye bir varlık tanıdı bu ülke, her maç hakem tartaklayan, ırkçılık yapan, tribünlere el hareketi yapan. Aldığı en büyük ceza (ya da ödül mü diyelim) sarı karttır. Sizin içinizdeki insanlık ölmüş, insaf hiç kalmamış. Kokuşmuşsunuz. Lanet olsun böyle düzene...







Teknolojiden Anlayan Kedi Pati

 

İnternete alıştın mı bırakması çok zor. Sadece evde ve işte olması yetmemeye, trafikte şurda burda beklerken de ihtiyacını duymaya başladım.

Ne alayım, nasıl edeyim diye kendi kendime bakınırken aklıma bir arkadaşımın tavsiyesi geldi. Cep telefonu ihtiyacı içindeyken telefonun modelini aratmış, karşısına türlü türlü videolar gelmiş. Bir grup teknoloji sever insan yeni çıkan telefonları deneyerek yorumlarını videoya kaydedip paylaşıyorlarmış.

Ben de durur muyum, hemen başladım aramaya. Karşıma çıkan ilk 1-2 videodan sonra öyle bir videoya denk geldim ki, bu telefonu Pati bile kullanabiliyorsa ben çok rahat ederim dedim. Pati kim mi? Pati bir kedi, evet evet bildiğiniz kedi. Türlü türlü numaraları, sevimlilikleri ile bir MaxiPLUS 5’i kutusundan çıkarıyor, oynuyor, sahibiyle beraber inceliyor. Hele film seyrederken karşısına çıkan köpekten korkması anlatılmaz yaşanır.

Kıssadan hisse, size tavsiyem, bu videoyu izleyin. Pati sizi çok şaşırtacak, emin olun.

MaxiPlus5 hakkında daha fazla bilgi almak istiyorsanız tıklayın.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Galatasaray 3 - 2 Fenerbahçe (Varan 1)



Yazmaya yazmaya yazmayı unutmuşum, bir yerden başlayalım bakalım gerisi gelir herhalde.

Hazırlık döneminde izleme fırsatım olmamıştı takımı. Bu maç öncesi sadece yazılanlardan aklımda kalanlar vardı takımla ilgili. Bendeki sorular ise forvette kim nasıl oynayacak? Melo'suz orta saha nasıl olacak? ve Yeni transferler ne durumda? idi.

Forvette Umut ve Elmander Hakan Şükür X 2 press gücü yaratınca ilk yarıda çok fazla net pozisyon yakalandı. Fener Balı devredeydi evet ama burada - FM tabiriyle - finishingi yüksek bir striker ihtiyacı olduğu açıkça çıktı ortaya. Elmander'in Bekir'in geri pasında kaptığı topu gol yapamayan Umut ve bire birde topu dışarı atan Elmander bize bu sene çok saç baş yoldurur gibi görünüyor. Her iki pozisyonu da Necati yazardı tabelaya diye düşünüyorum.

Melo'suz orta saha balkonsuz eve benzer demeyeceğim ama etkisini yeterince hissetirmediği kesin. Selçuk kendi ceza yayına kadar gelip top almak zorunda kalmasına rağmen Umut'a 2 adrese teslim asist yaptı ki Melo olsaydı bunların sayısı muhtemelen artardı.

Yeni transferlere gelecek olursak; Dany bir Ujfalusi değil belki ama özellikle ligde Ujfa'yı dinlendirebilecek iyi bir yedek olur gibi geldi bana. Şampiyonlar ligi için yeterli değil (şimdilik diyerek cümleyi açık bırakalım). Hamit boşa geçen bir sezonun etkilerini atmaya çalışıyor üzerinden. İyi ya da kötü bir izlenim edinemedim ama adı Hamit Altıntop illa ki faydalı olacaktır. Umut gecenin adamıydı. 2 gol attı ve penaltıyı da yaptırdı. Tek başına Bekir ve Egemen'i hallaç pamuğu gibi attı. Elmander ile öldürücü bir press gücü oluşturdular ama ah bir de yakaladı mı affetmese. Amrabat son 20 dakika oynadı ve o girdiğinde 10 kişi olmamıza rağmen kendine uygun alanları buldu ve 2 tane asiste yakın top verdi ki birini Aydın yine bir Fenerbahçe maçında kaçırdığının karbon kopyası şeklinde değerlendiremedi. Kendisini gösterbe çabası içinde, çok fazla kasmasına gerek de yok aslında. Oyununu oynasın yeter. Taraftar zaten çoktan sahiplendi Amrabat'ı.

Gecenin olayına gelirsek, Engin'in hareketi hiçbir mantıklı gerekçe ile açıklanamaz. Hakem kötü yönetti evet ama bu bir bahane olamaz yaptığı harekete. Fatih Terim'den cezasını bulacaktır zaten. Bize bekleyip görmek düşer.

Cüneyt Çakır için ise söylenecek bir şey yok. 1 ay önce Avrupa Şampiyonasında yarı final yönet sonra gel süper kupayı yöneteme. Çok etkide kaldığı açık. Yurtiçinde büyük maçları kaldıracak kapasitede değil. Yetenek olarak değil mental olarak. O yüzden de Süper Lig'de 4 Büyüklerin (adı kaldı yadigar, tek büyük var o da Galatasaray) maçlarına verilmemesi kendisi için hayırlı olacaktır.

Sezona kupa ile başladık, bu varan 1. Devamı da gelecek, özlenen 96-2000 Galatasaray'ı yakında vizyona girecek.

Karanlıkta olmaz dediler aydınlıkta da kaldırdık... Kupayı yahu :)

Ramazan Ayı'nda Bir Çocuğumuzu da SEN Güldürmek İster misin?



LÖSEV, Türkiye genelinde yaklaşık olarak 11.500 lösemili aileye mutluluk kolileri dağıtıyor.

Vakıf, zorlu tedavi sürecinden geçen lösemili ve kanserli çocukların moral kazanmaları için Türkiye’nin dört bir yanında Ramazan’da iftar yemekleri de düzenleyerek yüzlerce aileye ulaşıyor. Eğer sen de bir koli mutluluk armağan etmek istersen farklı paketlerdeki yardım seçeneklerinden en uygununu seçip bu kutsal ayda desteğini gösterebilirsin.

Detaylı bilgi için www.losev.org.tr sitesi veya www.facebook.com/losev0660 Lösev Facebook sayfasını ziyaret edebilirsin. Lösev’i Twitter’da da @losev1998 hesabından takip edebilir, #LosevHayatVerir hashtag’i ile paylaşımlarınla destekleyebilirsin.


Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

Basketbolda Genç Yetenekler Keşfediliyor!



Basketbol benim için bir tutku ve bu tutkumu herkes görmeli diyorsan; Nike senin için burada...

Basketbolda sıkı bir rakip olduğunu ve kazanmayı herkesten çok istediğini biliyoruz. İyi oynuyorsun, kendine güveniyorsun ve hayallerindeki basketbolcular gibi büyük oynamak istiyorsun...

Basketbol tutkun için yapman gerekenler 3 ayrı şehirde yapılacak seçmelere katılarak, kendini basketbol dünyasına kanıtlamak. Sinan Güler gibi tutkunu içinde hisset, mücadele et ve oyununu herkese göster,  sadece profesyonel basketbolcuların tecrübe ettiği Amerika hayaline bir adım daha yaklaş.

Yeteneklerini herkesle paylaşıp beğeni toplamak istemez misin? Şut at, turnikeye çık ve top hakimiyetini video ve fotoğrafla kanıtlayıp kendi sesinle profilinde yayınla, arkadaşlarınla anında paylaş.

Hayal ettiklerin için seni burada bekliyoruz: http://www.facebook.com/nikebasketballturkiye/app_328774483875994

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Adrenalin... Kaldığı Yerden: Toyota GT86


Toyota’nın 50 yıllık spor otomobil birikimini, heyecan verici tasarım özellikleri ve üstün sürüş keyfiyle birleştiren Toyota GT86 Türkiye’de!

Spor otomobilde tutkunun yeni adı olan arkadan itişli Toyota GT86, sürücüsü ile bütünleşerek gerçek, saf ve eğlenceli sürüş keyfini garanti ediyor. Dünyada sadece Toyota’da sunulan önden yatay (boxer) motor ve arkadan itiş özelliklerinin hayat bulduğu sürücü odaklı Toyota GT86, aynı zamanda dünyanın en kompakt 4 kişilik spor otomobili olarak tüm dikkatleri üzerinde topluyor. Toyota GT86, yere yakın olan ağırlık merkezi ve aerodinamik tasarımıyla heyecan ve sürüş keyfi arayanlara hitap ediyor. 

Toyota GT86 ultra hafif gövdesi, kompakt 4 kişilik tasarımı, mükemmel dış tasarımı ve içeride ayrıntılara verilen önem ile sürüş keyfini en üst seviyede yaşatırken, spor otomobil zevkini de geniş kitlelerin erişimine sunuyor. Toyota’nın D-4S teknolojisiyle üretilen 2,0 lt atmosferik boxer motoru ile 200 HP güç ve 205 Nm tork sunan GT86, 6 ileri otomatik vites modellerinde 7,1 lt/100 km yakıt tüketimi ve 164 g/km CO2 salımı ile ekonomik ve çevre dostu sürüşe verdiği önemi de ortaya koyuyor. GT86’da ayrıca ABS ve devre dışı bırakılabilen VSC ile GT86’nın üstün aerodinamik özellikleri sayesinde sürücüler kişisel sürüş kabiliyetlerini ortaya çıkarma fırsatını da bulabiliyorlar. GT86’da sunulan VSC SPORT seçeneği ise dengeden ödün vermeden aracın dinamik sınırlarının keşfine imkan tanıyor.


Toyota GT86 İstanbul Park’ta yapılan lansmanla Türkiye’de satışa sunuldu. Toyota GT86’nın turuncu, kristal siyah, saten beyaz ve şimşek kırmızı olmak üzere 4 farklı renk seçeneği bulunuyor.

Toyota GT86’yı daha yakından keşfetmek için http://www.adrenalinkaldigiyerden.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz.

Tüm yeniliklerden anında haberdar olmak için Toyota’yı Twitter’dan takip edin: http://twitter.com/Toyota_Turkiye


Bir bumads advertorial içeriğidir.

Galatasaray 2012 - 2013 Sezonu Formaları



Adet olduğu üzere yeni sezon formalarına bok atma postuma başlıyorum :)

Geçen sene adidas ile olan forma sponsorluğu bozulup Nike ile anlaşıldığında istem dışı bir gülümseme oluşmuştu yüzümde. Zira Nike'ı adidas'tan çok severim ve tercih ederim. Ancak ilk sezon dediler seneye elit kategori dediler geçen seneki kötü formalara göz yumduk. Bu sene elit kategoriye geçip de çıkan formalar ise açıkçası keşke adidas'ta kalsaydık dedirtti. Teker teker bakalım;

Parçalı:


İlk falsosu Ay-Yıldız'ın yeri. Diğer bütün formalarda göğsün ortasında olan Ay-Yıldız, bu formada nedense omuza çıkmış. İlk bakışta bir asimetri yaratıyor ve bu göze çok kötü görünüyor. Onun dışında tam parçalıymış, ters parçalıymış, düz parçalıymış geyiklerini zaten sevmediğim için o konuya girmiyorum. Benim bu formayı tercih etmeme sebebim ise yakalı olması. Haftanın 7 günü gömleğe mahkum bir insan olarak spor kıyafetlerde bisiklet yaka ve v yaka tercih sebebimdir. Gerçi bu formanın taraftar için v yakası çıkacak diye bir söylenti var ama çıksın, görelim sonra değerlendiririz.

Kırmızı:



Kırmızı nete ilk sızdığında aşık olmuştum. Parçalının yakalı olmasından mütevellit kırmızı forma almayı kafama koymuştum ama gel gör ki piyasaya çıkan forma hayal kırıklığı yarattı bende. Renkleri kumaşın parlaklığından mıdır nedir pek bi cırtlak duruyor. Ay-Yıldız'ın ortada olması hoş bir detay ve kollardaki kalın siyah şeritler ile göğüs reklamının sarı olması formayı ön plana çıkaran güzellikleri. Benim asıl hoşuma gitmeyen detay ise çizgiler. Hiç olmasaydı çok hoş olabilirdi. Forma koleksiyonuma katmak için gerekeni yapardım ama maalesef bu da olmamış, 0/2.

Beyaz:


Formalar ilk sızdığından beri "Tamam,budur!" dediğim forma bu oldu. T-shirt niyetine çok rahat giyilebilecek bir forma olmuş. Yine Ay-Yıldız'ın ortada olması güzel. Sol tarafta baştan aşağıya inen bantın ters kolda ince bir detay olarak kullanılması da hoş olmuş. Olumsuz anlamda tek söyleyebileceğim şey bantın biraz kalın görnüyor olması. Biraz daha ince olabilirmiş sanki. Bu sene paraya kıyılıp alınabilecek - bence - tek forma bu. Formaların dar kesim olması da kendi açımdan beğendiğim bir detay.

Tabi bütün bu yorumlar formaları çıplak gözle görmeden, elle tutmadan kesilen ahkamlar. En kısa zamanda canlı olarak görüp nihai kararı ona göre vermek lazım.


adidas'ın Sahalardaki Yeni Savaşçısı: Predator Lethal Zones Oyun Kontrolü İçin En iyi Krampon



adidas, Xavi, Robin Van Persie, Nasri, Nani ve Di Maria gibi dünyanın en iyi futbolcularının tercih ettiği Predator kramponun son versiyonu Predator® Lethal Zones ile sahada mutlak kontrolü oyuncuya veriyor. adidas’ın yeşil sahalardaki yeni savaşçısı Predator® Lethal Zones, oyunun kontrolü için 5 yıkıcı bölgesi ile mükemmel top hakimiyeti sağlıyor.



adidas Predator Reklam filmine bu linkten ulaşabilirsiniz: http://youtu.be/ssTsQkvhHwc

adidas, dünyanın en iyi oyuncularının tercih ettiği ikonik krampon serisi Predator®’ın en son üyesi Predator® Lethal Zones ile futbolda oyun kontrolü için tanımlanan 5 yıkıcı bölgesi ile gücü oyuncuya veriyor. Yüksek hızda “Top Sürüş” ve mükemmel ‘’İlk Temas” için belirlenen bölgelerin yanı sıra, daha hızlı vuruşlar için kullanılan “Bitirici Nokta”, uzun mesafeli pasla oyunu açmak için “Orta”  ve hassas çalımlar için “Pas” şeklinde adlandırılan diğer bölgeleri ile Predator® Lethal Zones eşsiz bir yapıya sahip. Beş yıkıcı bölge, bir kesin sonuç: Mükemmel top hakimiyeti.


Top Sürüş
Rakibi hızlı hareketleriyle büyüler, şaşırtır ve alt eder.

İlk Temas
O, topu durdurduğu anda rakip için her şey biter. O, mıknatıs gibi topu kendine çeker ve tek hamle ile uzaklaşır.


Bitirici Nokta
Keskin şutlarla, her zaman hedefe ulaşır. Top ağlarla buluştuğunda, sırrını anlarsın.


Orta
O, yıkıp geçtikleriyle ünlü bir balyozdur. Gücü ve yeteneğiyle nokta atışı yapar. Antrenörünü çılgına çevirir, kalabalığı çoşturur.


Pas
İşte her defansı çözen maymuncuk. Tek dokunuşla rakibini geçer. Top daima onu bulur.

http://youtu.be/I_THLMl5wXI

adidas Predator Lethal Zones'un yeni 5 yıkıcı bölgesi. Sonuç: Kusursuz top hakimiyeti. Gelmiş geçmiş en yıkıcı ataklara hazır ol. Kır zincirlerini!
Daha fazla bilgi için adidas Futbol sitesini ziyaret edebilirsiniz: adidas.com.tr/football/



Bir bumads advertorial içeriğidir.

Related Posts with Thumbnails