12 Dev Adam'ın maçının olmaması ve tatil günü olmasının birleşmesi ile kendimi attım Abdi İpekçi Arena'ya. Dünya Şampiyonası bu kaç kere gelecek ki bir daha? Bu maçlara özel tek tek yapacağım değerlendirmemi.
Slovenya 91 - 84 Hırvatistan
Salona girdiğimde karşılaştığım manzara karşısında şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Salon Sloven taraftarlarca doldurulmuştu ve hepsinde tek tip t-shirt vardı. Sanırım Slovenya'dan buraya gelirken yapılan bir organizasyon bu. Herkesin üzerindeki yeşil renkli t-shirt aynı zamanda Sloven takımının warm-up'ıydı. Maç beklendiği gibi zevkli ve çekişmeli geçti. İlk yarıda Roko Ukic'in önderliğinde skor üstünlüğünü elinde tutan Hırvatistan, Slovenya'nın taraftar desteği ile coşmasına engel olamadı. Sloven taraftarlar maçta ilk kez öne geçtiklerinden sonra her Hırvatistan atağında öyle bir uğultu kopardılar ki, sahada rakip olsam ne yapacağımı şaşırırdım. Hatta olayı abartıp dansçı kızların Hırvatistan ezgileri eşliğinde yaptıkları dansı bile yuhladılar. Sıra kendi ezgilerine gelince ise coştular tabi. Maça dönersek, Hırvatistan, son çeyrekte Popovic ile ayakta kalmaya çalışsa da bir kaç pozisyonda pota altında bomboş kalan Luksa Andric'i görmeyince, taraftar gazı ile oynayan Slovenya'ya boyun eğmek zorunda kaldı.
Tunus 58 - 71 İran
İtiraf ediyorum ki bu maçı izlemedim. Günün en kötü maçı olması dolayısıyla karnımızı doyurmak amacıyla dışarıya çıktık. Döndüğümüzde üçüncü çeyreğin sonuydu ve İran 20 sayılık bir fark yakalamıştı. Bu sırada Tunus'un tam saha baskı yaptığını gördüm ve dedim ki: maç 20 olmuş, yeni mi gelmiş akıllarına tam saha baskı? Az kalsın lafımı yutuyordum. Baskıdan çıkamayan İran, son çeyreğin ilk 5 dakikasında o kadar zorlandı ki, Tunus farkı 2 sayıya kadar indirdi ama devamını getiremeyince İran turnuvadaki tek galibiyetini alarak taraftarı ile zafer(!)i kutladı.
A.B.D. 70 - 68 Brezilya
Günün beklenen maçı buydu. Sloven taraftarlar da aradaki maçta salonu terkedip bu maç için dönmüşlerdi. Takımlar ısınmaya çıktığında Varejao'yu aradı gözlerimiz ama sakatmış. Benchte takımına destek oldu sadece. A.B.D.'li oyuncular da seyircinin gazıyla gayet laubali bir şekilde ısınıyorlardı. Smaçlar, tuhaf turnikeler v.s... Hırvatistan ve Slovenya karşısında uçan, yere basmayan Amerika'dan eser yoktu. Brezilya Huertas komutasında, Amerika'nın zaaflarından çok iyi yararlanıp, haddini bilerek oynadı ilk yarıda. Pick & roll'lerle ikili oyunlarla potaya çok rahat gittiler, Barbosa'nın dış atışları ile de skoru hep önde götürdüler. İkinci yarıda Huertas'ın faul problemine girmesi ile oyunun kontrolünü A.B.D. ele aldı ve üçüncü çeyreğin ortalarına doğru da skor üstünlüğünü ele geçirmeyi başardı. Son çeyrekte tuhaf şeyler oldu. Maçın başından beri Amerika bir smaç yapsın da coşalım diye bekleyen seyirci bir anda Brezilya taraftarı oluverdi. Top Amerika'dayken çıkan uğultu ve Brezilya tezahüratları eşliğinde Brezilya maça tutundu ama sonunu getiremedi. Bunun birinci sorumlusu, son çeyrekte 0/6 üçlük atan Barbosa olsa gerek. Maçın son saniyesindeki faul atışlarından da sayı çıkmayınca, A.B.D. grup liderliğini garantilemiş oldu.
Bu Sonuçlardan sonra tablo ise şu şekilde oluştu:
A Grubuna da bakalım neler olmuş:
Ürdün 69 - 112 Sırbistan
Avustralya 78 - 43 Almanya
Angola 70 - 91 Arjantin
Almanya karşısında şok yaşayan Sırbistan Ürdün karşısında coşmuş doğal olarak. Şampiyonanın en yüksek sayısı oldu bu. Avustralya'nın Almanya'yı yenmesi ise benim için sürpriz oldu. İlk iki maçında Arjantin'i zorlayan, Sırbistan'ı yenen Almanya Avustralya'ya nasıl takıldı merak ettim doğrusu. Angola - Arjantin maçı da beklendiği şekilde bitmiş. Arjantin - Sırbistan maçı lideri belirleyecek bu grupta. Görünüm şu şekilde:
Yazıyı Abdi İpekçi Arena'nın otoparkında gördüğüm ilginç bir şeyle noktalayalım. Sloven tarftarlar karavanla kalkmışlar gelmişler ve Abdi İpekçi'nin otoparkına konuşlanmışlar. Keyifleri gayet yerinde görünüyordu. Gruptan çıkarlarsa da maçlar yine İstanbul'da ama Sinan Erdem'in otoparkına yerleşebilirler mi bilmiyorum. Şampiyonanın en renkli taraftarı Slovenler. Helal olsun...