Sayfalar

Kartalkaya'yı Ateşleyenler


Hayalin bir dağın tepesine karlarla kaplı olsa da ateşle iz bırakmak kadar zor bir şey olsa bile peşini bırakma. Önce hayal eder, sonra o hayale inanırsın; nasıl yapabileceğini tasarlar ve denersin, yılmadan. Yeterince denersen, neden olmasın?

Onlar tam da bunu yaptı. Karlarla kaplı Kartalkaya’nın zirvesine ateşle iz bırakabileceklerine inandılar. Burn, sadece ihtiyaç duydukları cesaret ve enerji desteğini sağlayarak bir hayali ateşledi. Onlar da tutkularının peşinde yola çıktılar. Boardlarını hazırladılar, pompalarla modifiye ettiler, rampalarını kurdular ve kaydılar. Olmadı, baştan aldılar, onları amaçlarına ulaştıracak şartları gerçekleştirmeyi başarana kadar, tekrar tekrar.

Ve 3. gün de bitip gece yarısı olduğunda Kartalkaya’da istedikleri ateşi yakmayı başardılar. Çektikleri videoyla da ‘İçindeki kıvılcım nasıl kocaman bir ateşe dönüşür’ü hepimize gösterdiler. Tutku ve cesaretle yanmayacak ateş yoktu, inandık. Burn, gençleri tutkularından başka bir şeye kulak asmadan, istediklerini alana kadar denemeye, vazgeçmeden denemeye çağırıyor. Tutkuları cesaretle besleyen kocaman bir ateş yakmak için Burn gençleri ateşlemeye devam edecek.

İçindeki kıvılcımı farket ve büyüt. Burn ateşler.

http://www.facebook.com/BurnTurkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Galatasaray 3 - 2 Beşiktaş


Bu maça başka görsel olmaz.
Play-off ile ilgili sağ üstteki ankette ilk seçeneği görüyorsunuz değil mi? Bunu icat edenin de ligimize getirenin de... Neyse ağzımızı bozmayalım.

Sabah sınavımızı hallettik akşam da stres atmaya Arena yollarına düştük. Az kalsın stresi katlıyorduk, neyseki son dakika golü hakkımız en önemli maçta geldi.

Maç muhteşem bir görsel şovla açıldı. ultrAslan artık Türkiye'de koreografi olayını bambaşka boyutlara getirdi. Kendilerinden haz etmesem de yiğidi öldür hakkını ver demişler. Tüyleri diken diken eden bir şov izledik. Akıl edenin, yapanın emeğine, yüreğine sağlık.

Maç öncesinde twitter'da derbi havası yok diye kaybetme korkusu geyikleri dönüyordu. Gülüp geçmiştim ama az kalsın 2 puanı bırakıyorduk. İlk gole kadar bu sezon alışageldiğimiz Galatasaray'ı izledik. Sonra nedense bir geri yaslanma hasıl oldu, devreyi bulduk ama dönüşte gol yiyerek başladık. Telafisi gecikmedi ama Necati'nin çıkıp tek forvete dönmemiz ve arkasından gelen talihsiz own goal. Semih Muslera'yı duymadı mı, yoksa Muslera bende diye bağırmadı mı artık onu bilemeyiz ama yüksek adrenalinle olur böyle şeyler. Baros'un girişi ile forveti ikiledikten sonra son dakikada da olsa üç puan önemliydi. Son topa kadar mottosunun futbola uyarlanmış haliydi dün akşamki maç. Selçuk'un topu ısrarlı takibi, en doğru yere kesmesi ve o noktada topa çıkan iki Galatasaraylı. Biri vurmasa diğeri vuracaktı zaten.

Bugünkü gazetelerde Fırat Aydınus'un yönetimini öven yazılar vardı. Ya banttan başka maç izlediler ya da futbolu bilmiyorlar. Verdiği ve ver(e)mediği kararlarla maçı çığrındançıkaran adamdır Aydınus. En basiti Melo'yu atamamasıdır, gerisini anlatmaya gerek yok.

En yakın rakibe 9, sonrakine 14 puan fark play-off'suz sistemde ŞAMPİ... başlıklarını attırırdı. Şimdi sadece play-off'a avantajlı girmek anlamına geliyor. Gerçi daha önemli deplasmanlarımız var, bu hafta Sivas mesela. Kayıplar mutlaka olacaktır ama rakiplerin performanslarını da gördükçe bu fark açılır, kapanmaz diyebiliriz.

Sınavın üstüne ilaç gibi geldi galibiyet, uzun zaman sonra maça gitmiş olmanın yanı sıra son gittiğim maçlarda galibiyet görememe talihsizliğimi de kırmış oldum böylece.

Ece Sükan Benim Bloguma Yakışan Sony VAIO'yu Seçti... Sıra Sende!

Sony, en renkli VAIO serisi için Ece Sükan'la güzel bir işe imza attı. Ünlü moda ikonu Ece Sükan, benim bloguma yakışacak olan rengi belirledi. Blogları tek tek inceleyen Ece Sükan içerik, tasarım ve duruşa göre 6 farklı rengi olan Sony VAIO içinden bana kırmızı VAIO'yu seçti.

sony-vaio

 
Ayrıca Facebook üzerinde yapılmış özel bir aplikasyonla Ece Sükan profil fotoğraflarını inceliyor ve sana yakışan Sony VAIO'yu belirliyor. Sen de fotoğrafa tıklayarak Facebook üzerinden VAIO kazanma şansı yakalayabilirsin…

Bir bumads advertorial içeriğidir.



Rumeli Hisarı'nda Büyüleyen Fantastik Gösteri!




Daha önce Galata Kulesi'nde yaptığı project mapping ile dikkatleri üzerine çeken 8x4, yeni ürünleri olan Beauty ve Beast için bu sefer de Rumeli Hisarı'nda görkemli bir project mapping uygulaması yapmış. Fantastik gösteriye, hepimizin yakından bildiği Güzel ve Çirkin masalı ilham vermiş. Birbirine kavuşamayan iki aşığın kötü niyetli ejderhaya karşı olan savaşı konu edilmiş. Ejderha masalın sonunda 8x4'ün yeni kokularına yenik düşüyor ve aşıklar kavuşuyor.

Bu arada söylemeden edemeyeceğim; 8x4 gerçekten de hoş ve güçlü kokulara sahip... Deodorant özelliğinin yanında bir parfüm gibi de rahatlıkla kullanılabilir. Gösteriyi Rumeli Hisarı'nda seyredemeyenler için aşağıda paylaşıyorum.

8x4 dünyasını Facebook'tan takip etmek isteyenler; http://www.facebook.com/8x4Turkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

1.000.000 "İyi" İnternet Kullanıcısı Aranıyor!



Son günlerde İstanbul, Ankara ve İzmir'de billboardlarda sıkça görmeye başladığımız bir slogan var: "1.000.000 "iyi" internet kullanıcısı aranıyor!"

Altına da şöyle bir not düşülmüş: "Adayların ekranlarından 1 satır verecek kadar "iyi" olmaları yeterlidir."

Aslında bu son derece yenilikçi bir sosyal projeleri destekleme yöntemi. www.ekledestekle.com adresinden bilgisayarınıza bir program indiriyorsunuz. Bu program araç çubuğunuza bir "satır" gibi yerleşiyor. Bu satırda görüntülenecek reklamlardan yaratılan kaynakla, projede yer alan sivil toplum kuruluşlarına destek veriyorsunuz. Böylece hem cebinizden 5 kuruş harcamadan sosyal projelere destek vermiş, hem de internette geçen zamanınızı "iyi" şeylere harcamış oluyorsunuz.

Kullanıcı sayısı ne kadar artar ve mecra reklamverenler için ne kadar cazip hale gelirse, o kadar çok sivil toplum kuruluşu ve sosyal projenin desteklenmesi mümkün olacak. Dolayısıyla her şey aslında sizlerin, yani internet kullanıcılarının elinde.

Projeye katılmak çok kolay. www.ekledestekle.com adresine girip, "İndir, Ekle" butonuna basıyor ve basit bir programı indirip, kullanıcı kaydınızı oluşturuyorsunuz. Kaydınızı oluştururken de hangi projeyi / projeleri desteklemek istediğinizi seçiyorsunuz.

Tüm vereceğiniz 3-5 dakika vaktiniz ve sonrasında da ekranınızda sizi rahatsız etmeyecek kadar küçük bir alan…

Bakalım Türkiye’de kaç tane "iyi" internet kullanıcısı var…

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Önce Kadınlar ve Çocuklar (Titanic mi bu?)


Bir çok düzenlemede olduğu gibi Fenerbahçe lehine uyarlanarak sezon başında değiştirilen seyircisiz oynama cezası, stadyumlardaki küfürün erkeklerden kaynaklanmadığını çok net çıkardı ortaya. Edilen küfürleri geçtim ortaya çıkan ses kirliliğinin de insanı futboldan soğutması işten değil. Vuvuzela 1, salt kadın taraftar sesi 2... O derece...

Dün akşam oynanan ve 0 - 1 Mersin İdman Yurdu üstünlüğü ile sonuçlanan BJK - MİY maçı da bu maçlardan biriydi ve maçı açmamla kulaklarımı tırmalayan sesle irkilmem bir oldu. Sahada oynanan oyunun doğasına aykırı tizlikte bir ses ve tehlikeli pozisyonlardaki çığlıklar eminim futbolcuların da konsantrasyonunu bozuyordur. Ama bu yazının asıl amacı tabi ki bu değil. Stadı dolduran kadın taraftarların koro halinde ettikleri küfürler aslında verilen bu cezanın erkek kadın ayrımı yapılmaksızın bütün seyircileri kapsaması gerektiğini gösterdi. Dün akşamdan bazı inciler:
  • Kuddusi n'oluyor, götün başın oynuyor!
  • Y*rr*ğımı ye Fener!
  • Maçın sonunda söylenen Ekinler Dize Kadar tezahüratı (içeriğini merak eden Google amcaya sorsun)
Tabi bunun yanında gayet medeni tepkiler de vardı; "Yeter, Yıldırım Demirören Yeter!", "Formayı çıkarın, çıplak oynayın!" (bundan biraz kıllandım ama neyse, art niyet aramamak lazım) gibi. Tabi bu sadece BJK taraftarına özgü değil. Bu uygulamanın ilk yapıldığı maç olan Fenerbahçe - Manisaspor maçının 61. dakikasında Fenerbahçeli kadın ve çocukların "İbne Trabzon, olamazsın şampiyon!" diye bağırdıklarını da biliyoruz. Anneler eve gittiklerinde çocuklarının ağzına biber sürdü mü acaba?

Bu saçma sezon, beraberinde getirdiği saçma uygulamaları (bu ceza olayı, play-off zırvası vs...) ile bir an önce bitse de biz de futboldan aldığımız eski zevki tekrar alabileceğimiz umudu ile önümüzdeki sezonlara baksak.

Necati Ateş Transferi



Şike mevzularından dolayı futboldan soğudum, maçları seyrediyorum ama ne gol olduğunda bir sevinç gösterisinde bulunuyorum ne de kazanılan maçlardan sonra bir sevinç duyuyorum. Maçlara bile gitmez oldum, bizi bu hale düşürenler utansın. Artık başka söylenecek bir şey kalmadı.

Bu kadar olumsuzluğun arasında tebessüm etmeme neden olan gelişmedir Necati Ateş transferi. Hakan Şükür ve Ümit Karan ile tamamen yerli oyunculardan kurulu forvet hattının sahalardaki son neferi. 5 - 1'lik Fenerbahçe kupa maçı benim Necati ile ilgili aklımdaki en son anı. Ondan sonra İspanyalara kadar uzanıp tutunamayıp geri dönüş ve son yıllarda çok da kötü olmayan bir Antalya macerası.

Sevdiğim golcülerdendir Necati, Ümit Karan kadar olmasa da jeneriklik gollerin adamıdır. Yaşı ilerlemiş olsa da yerli piyasadan şu anda alınabilecek en iyi alternatifti. Yaşı genç Sercan'ı da görüyoruz, Sercan'a da bir mesajdır bu.

Necati aslında kendi için avantajlı bir ortamda katıldı takıma. Baros'un sakatlıktan kurtulmasına sevinemeden Antalyaspor maçında gördüğü saçma sapan kırmızı kart ile temiz 2 hafta olmayacak olması, Sercan'ın da hâlâ takıma adaptasyon sağlayamamış olması Necati'nin gelir gelmez forma bulma ihtimalini güçlendiren faktörler. Bu fırsatı da iyi değerlendireceğini düşünüyorum açıkçası.

Önümüzdeki haftalarda Elmander - Necati ikilisini daha çok izleyecek gibiyiz. Olası iyi performansı Baros ve Sercan'ın da kendilerine çeki düzen vermelerine yol açacaktır. Forvet kalitesini her anlamda yükselten bir takviye, hayırlı olsun inşallah.
Related Posts with Thumbnails