Sayfalar

Galatasaray 1 - 1 CFR Cluj



Galibiyet yazmaya hasret kaldık. En azından hep beraberlik, yenilmiyoruz diye kendimizi avutsak mı?

Bu maçın neyi yazılır ki? Sıfır bir stadın bir yağmurda bataklığa dönmesinden mi bahsetmeli yoksa stadın üstünü kapatmayana ayrı, üstü kapanabilen statta üstü kapalı maç oynatmayana ayrı mı küfetmeli bilemedim. Son teknoloji ile Avrupa'nın en modern stadı diye stat yapıyorsun ama gel gör ki bir yağmurda hem oynayanlar hem seyredenler rezil oluyor.

Oyun için bir şey söylemek mümkün değil çünkü oyun yoktu doğal olarak sahada. Top sürmenin pas vermenin imkansız olduğu zeminde oyun mecburen doldur boşalta döndü. Bu ortamların en tecrübeli oyuncusu Elmander ve bu zeminde en çok işe yarayacak fizik gücüyle oynayan ve kaleyi bu maçta en çok bombalayan adamlar Elmander ve Hamit de sakatlanınca halı saha topçusu Emre ve kolpa golcü Burak'a kaldı takım.


İçime sinmeyen penaltıda Melo geçince topun başına ManU maçında Muslera'nın yemeyeceğine olan güvenim gibi Melo'nun bunu kaçıracağından da emindim ki beni yanıltmadı. Selçuk varken bu takımın penaltıcısı başka bir isim olmamalı.

Bedava golü atamadıktan sonra bu şartlarda gol bulmak heleki 7 kişiyle ceza sahası içinde kamp kuran Cluj karşısında çok olası değildi ama işte bir hata yaptılar ve kolpa golcü kafayı çaktı. Maçın sonundaki pozisyonu gol yapabilseydi kolpa unvanını silerdim belki.


Kalan maçlardaki şansımız için meşhur bir karikatür vardır ona bakmak yeterli:


Zemin için bir önlem alınmazsa hafta sonu Kayseri maçının da farklı geçeceğini sanmıyorum. Neyse ki annemizin ligi çok dandik de bu kadar puan kaybına rağmen hâlâ lideriz.

Galatasaray 1 - 1 Eskişehirspor



Maçın tek adamı, adam gibi adamı Muslera!
Yine tesadüf İstanbul'daydım ve yine Galatasaray içeride oynuyordu. Bir önceki hafta oynanan Akhisar Belediyespor maçından sonra üst üste ikinci hafta maçtaydım. İstanbul'dayken bile üst üste 2 hafta maça gittiğim olmamıştı. Şanslı hissediyordum ama şans değilmiş bu hissettiğim.

Ordu maçı ile - hatta belki Akhisar Belediyespor maçı ile başlamıştır da rakip olmadığı için hissedilmemiştir - başlayan düşüş standarda dönüşmek üzere. Hücumdaki 0 (sıfır) üretkenlik ve savunmadaki basit hatalar artık önlemler alınması gerektiğini gösteriyor. Koca bir 45 dk boyunca al gülüm ver gülüm yapan bir takım aynı 45 dakika içindeki tek tehlike yarattığı pozisyonu bir serbest vuruştan buluyor. Klasik tabirle "tehlikenin farkında mısınız?".

Bir önceki milli maç arası ile başladı düşüş ve yine bir milli maç arasına geldik. Umarım bu düşüş başladığı gibi biter ve Gençlerbirliği maçı ile tekrar çıkışa geçeriz.

Takım uyutunca tribünler de takımla uyuyor. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Arena'da top oynayamadığımız hiçbir maçı tribün çeviremez. Taraftar takımı değil takım taraftarı canlandırıyor. İlk yarıdaki al gülüm ver gülüme tribünde uydu, golden sonra ise takımla birlikte tribün de canlandı ama Nevizade Geceleri başlamıştı ki erken ve yersiz olduğunu Eskişehir ispatladı.

Gol demişken Muslera'nın tek başına 3 top çıkardığı poziyonda  takımın geri kalan 10 kişisinin bizden tek farkı pozisyona daha yakın olmalarıydı. Braga maçındaki ilk golde de aynı sıkıntı vardı, orada dönen ilk top gol oldu ama burada Nando 3 kere çıkardı be birader biriniz müdahale edin sevabına.

Milli maç arası iyi gelir umarım...

Galatasaray 0 - 2 Braga



Yıllar sonra Şampiyonlar Ligi, yeni stadımızda ilk maç ama sonuç hüsran. Aynı ilk derbi, ilk fener maçı gibi. Nasıl başlarsa öyle gider bu durumda geçerli değil, detaya girmiyorum anlayan anladı.

ManU maçındaki oyunla tavana vuran götler, Ordu ve Braga maçları ile yere indi. Geldiğinden beri tek "oynadığı" maç Antalyaspor maçı olan Amrabat yüzyılın kazığı olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bir insan her yaptığı tercihte yanlış olanı mı seçer arkadaş. Pas yapacağı yerde çalıma girer, basıp geçeceği yerde pas verir, şut atacağı yerde atmaz, atılmayacak yerde şut atar. Bu maçtan sonra kulübeye çivilerim ben olsam ama ben değilim tabi İmparator var orada.


Bir de Burak Yılmaz balonu var ki sormayın gitsin. Bu adamın geçen sezon 35 gol atabilmiş olması resmen mucize. Bizim Guiza'mız olacak bu gidişle.

Takımın orta sahası yol geçen hanına dönmüş. Melo'nun direnci olmayınca Selçuk da oyununu oynayamıyor. Rakip orta sahadan rahat geçince de bütün yük defansın üzerine biniyor. O kadar baskıya da hata yapmak doğal tabi.

Bu nasıl bir mallıktır arkadaş, bu renklerin yanyana ne işi var Arena'da?

Şampiyonlar Liginde devam için tren kaçtı artık. Hedef üçüncü olup Avrupa Ligi olmalı ki takım için de hayırlısı bu olacak gibi. Gerçekçi hedefler koyup o hedeflere ulaşmaya çalışmak başarı şansını artırır her zaman. Hafta sonu Eskişehir maçı var. Takımın ve taraftarın morali yerlerde. Umarım bu mağlubiyet serisi devam edip de kronik bir boyuta ulaşmaz.
Related Posts with Thumbnails