Özlemişiz...
Berbat geçen bir sezonun ardından patlayan şike soruşturması ile futbola olan sevgi ve ilgim azalmaya hatta yok olmaya yüz tutmuştu. Bu maç futbol sevgimi tazelemesi açısından tam zamanında imdada yetişti. Bundan önceki hazırlık maçlarını seyretme fırsatım olmadı ama Inter ile Almanya'da oynanan maç ile ilgili anlatılanlardan sonra takımı da iyiden iyiye merak ediyordum.
Öncelikle belirtmek gerekir ki takım gerçekten level atlamış (Captano'ya sevgilerimle :)) Geçen sene izlediğimiz özgüveni olmayan, bitik takımdan eser kalmamış. İki senedir ağızlara pelesenk olan BAM üçlüsü yerine adam akıllı üç futbolcu koyunca gerideki vasat savunma oyuncularına da eskisi kadar yük binmiyor haliyle ve onlar bile başarılı görünebiliyorlar. Ama yine de Servet ile ilgili düşüncelerim sabit ve hiçbir kuvvet değiştiremez.
Muslera'nın yokluğunda ilk yarı Aykut ikinci yarı Ufuk korudu kaleyi. Teknik ekipten Aykut'ta artık ısrar edilmemesi gerektiğini ilk görene yemek ısmarlamak istiyorum. Aykut olmadı, olmuyor, olmayacak da... Ufuk ise geçen seneye göre bir tık daha iyi gibiydi, karşı kaleyi koruduğu için çok sağlıklı yorum yapmam zor ama uzaktan görünen hali bile Aykut'tan iyiydi. Demet Akalın'dan ayrılması yaramış :) Taffarel'den de iyi faydalanırsa kendini kurtarır.
Hakan Balta dün net kötüydü ve düzeleceğine dair içimde hiçbir umut yok. Eğer takıma takviye yapılacaksa öncelik sırasında açık ara ilk sıra sol bekin. Çağlar Birinci ise yorum yapabilecek kadar oynamadı. Servet'i pas geçiyorum, ağzıyla Şampiyonlar Ligi Kupası tutsa istemem. Gökhan Zan sakatlıkla boğuşmadığı zaman belli bir standardı koruyabilen bir stoper. Dün de kötü bir görüntü çizmedi ama iki tane saatli bomba stoperin olduğu bir takımda takviye için ikinci sıradaki bölge bence burası.
Ujfalusi için ayrı bir paragraf açmak lazım. Sağ bek oynadı ama sanki sağ açık gibiydi. Bir maçta, Hakan Balta'nın Galatasaray'a geldiğinden beri yaptığından fazla bindirme yaptı. İlk golü Baros'a al da at dedi, ikinci golde de ön direğe gidip orayı karıştırdı ve aşırdığı topu yine Baros gol yaptı. Hemşehrisi ile uyumu harika. Hem stoper hem sağ bek oynayabildiği için çok yerinde bir transfer olmuş. Şimdilik yabancı yeni transferler arasında benim için bir numara. Şimdilik diyorum çünkü; dünkü Melo ile kapışırlar.
Melo demişken, onunla devam edelim. Mustafa Sarp'ın Brezilyalısı, yılın bidonu, Cana'dan fazlası yok diye çamur atılan adam, dün orta sahayı toparlayan adamdı. Bastı, aldı, verdi, kaçtı... Dün bir posizyonda, bizim yerli oyuncuların posizyon bilgisinin ne kadar zayıf olduğunu da bize gösterdi. Savunmada kazandığı bir topu sağ kanada doğru açtı kontra atak başlatmak için. Yanılmıyorsam Sabri ve Selçuk'un arasına bir yere attı. Bizim iki yağız delikanlı topa kim koşsun, ileri kim koşsun karar verene kadar Liverpool savunması yerleşti tabi. Bir üst paragrafta da dediğim gibi, Ujfalusi ile en yararlı iki yabancı transfer. Muslera'yı da görelim net kararı veririz.
Sabri'nin orta sahaya kayması orta sahanın dinamizmini artırmış. Her yere press yapabilen bir adam sabri. Bir bakıyorsunuz orta sahada rakibini karşılıyor, bir bakıyorsunuz kaleciye verilen bir pasın peşinden koşmuş, kaleciye baskı yapıyor. Onun bu oyunu orta sahadaki oyun kurucu görevini üstlenen arkadaşının da işini kolaylaştırıyor. Selçuk dün orta sahadaki pas alış verişini çok iyi yönetti. Özellikle Ujfalusi'ye attığı toplarla oyunu çok iyi açtı. Bu seneki yerli-yabancı en iyi transfer.
Arda kendine gelmiş göründü, topla fazla oynama huyundan vazgeçmiş gibi. Kafasında futbol oynamak varsa bu sene yeniden doğuş senesi olabilir. Kazım geçen seneki görüntüsünden biraz uzaktı. Henüz sezon başı, toparlayacaktır. Baros bildiğimiz Baros. Savunmayı nasıl dağıttığını, golü nasıl kokladığını dün bir kez daha gördük. Baros'un tek forvet oynadığı maçlarda, kanat oyuncularının onun boşalttığı yerleri çabuk doldurmaları şart. Bu sayede çok gol bulabiliriz. Kewell bu işi çok iyi yapıyordu önceki senelerde.
Oyuna sonradan girenler arasında Elmander son goldeki vuruşu ile klasını gösterdi. Stancu, Ceyhun, Semih Kaya, Ayhan ve Culio (başka unuttuğum var mı bilmiyorum) için ise bir şey söylemek çok zor. Ayhan'ın son senesi artık, 90 dakikalık düşünmemek lazım. Son 15-20 dakikalarda oynaması hem kendisi hem de takım için en iyisi gibi.
Takım iyi yolda gibi ama 3-0'lık skor aldatmasın kimseyi, karşıda da tam bir Liverpool yoktu. Bu takımın hâlâ takviyeye ihtiyacı var.
Son bir cümle de Hüseyin Göçek için söyleyip yazıyı bitirelim; rakibimiz Fenerbahçe olmayınca gayet de güzel maç yönetebiliyormuşsun be adam!