Özlemişiz bu duyguları. Maç sonrası yatağa girdim bir türlü uyku girmedi gözüme, kafamın içinde sürekli attığımız goller ve müthiş zaferimiz.
İlk maç bittiğinde kendi kendime deplasmanda Süper Final'de Fenerbahçe deplasmanında oynadığımız gibi kontrollü oynayıp 90 dakika içinde 1 gol sıkıştırıp turu geçelim diye düşünüyordum. Ama Fatih Terim'i Fatih Terim yapan özelliği sürekli hücum oynama bu maçı ve turu Galatasaray'a getirdi.
Gençlerbirliği maçının ilk yarısı izlediğimiz demonun daha iyisi ile başladık maça. Melo'nun önünde Selçuk - Sneijder - Hamit üçlüsü sürekli yer değiştirerek oynadılar. Ekran başında biz takip etmekte zorlandık, Schalke 04'lü oyuncuların beyin mıncıklaması geçirmesi çok normal. Yine Gençlerbirliği maçında olduğu gibi bir çok pozisyon ve bir türlü gelmeyen gol. İnsan ister istemez atamayana atarlar psikolojisine giriyor ki Schalke'nin golü de gecikmedi. Riera'nın auta çıkan topa gereksiz müdahalesi ile gelen korner ve ceza sahasında Drogba'ya yapılan ve görülmeyen faul. Mehmet Demirkol maç sonrası hakemi övüyordu ama hakem net çok kötüydü. Maçın başında Burak'ın düşürülmesine çalmadığı penaltı, Kolasinac denen güreşçi bozmasının Drogba'yı biçmesine veremediği kırmızı kart ve yediğimiz ikinci golde Pukki'nin yerde Muslera'nın ayağını tutması ilk etapta akla gelen maçın sonucuna etki eden kararları.
Saldırıp saldırıp atamayıp üstüne golü de yiyince evde totem denemeleri başladı. Salonda oturmadığım koltuk kalmadı, en son televizyonun önünde yere oturmuştum ki Hamit şimdiye kadar vurduğu direklere lanet edercesine 30 metreden yolladı füzeyi. Yine direk ama bu sefer içeri. Hamit'i çok eleştirdim bugüne kadar ama bu maçın ilk yarısındaki performansı beklediğimiz Hamit performansıydı.
Gençlerbirliği maçında saç baş yolduran Burak bu maçta da gole kadar kontrol edemeyip ezdiği toplarla sinir katsayısını yükseltse de attığı goldeki takipçiliği ve girdiği ikili mücadelede yıkılmayıp galibiyet sayısını atması devreye avantajlı girmemizi sağladı. 8 maç 8 gol, üst üste 6 Şampiyonlar Ligi maçında gol atma başarısı, yükseliyor efenim durduramıyoruz :)
Devre arası futbolcular dinlensin diye var ama bizimkilerde ters tepiyor sanırım. Sahadayken sahip oldukları adrenalini mi kaybediyorlar ne yapıyorlarsa artık, ikinci yarıda bambaşka bir takım oluyor sahada. Bu maç için skoru koruma içgüdüsü de vardır mutlaka ama Schalke'nin de hakkını yememek lazım, kısa paslar ve ver-kaçlarla o kadar iyi geldiler ki kalemize, bi 20 dk. soğuk terler döktük. Derken yine tartışmalı bir karambolde beraberliği yakaladılar da hep beraber rahatladık :)
Hiçbir zaman anlam veremediğim ve de veremeyeceğim bir değişiklik Sneijder - Amrabat değişikliği. Tamam Sneijder yoğun baskı altında savunmada aksıyor olabilir ama Amrabat'ın da olumlu tek hareketi olmaz mı arkadaş. Adam eksiltiyor diye biliyoruz, yapamıyor, çalım atabiliyor diye biliyoruz, yapamıyor, şut çekebiliyor diye biliyoruz, yapamıyor. Sezon sonunda, ona verilen bu ileride top tutma görevini layıkıyla yapacak bir transfere ihtiyaç var, tabi kendisine de güle güle demek lazım önce.
Bir diğer geciken ve bence yanlış yapılan değişiklik de Umut - Burak değişikliğiydi. Artık sahada gezinmekten başka bir şey yapamaz hale gelmiş Drogba Umut'la değiştirilebilirdi. Hem kontra ataklarda daha hızlı çıkma ihtimali yakalardık hem de diri Umut savunmaya yardım edip takımı rahatlatabilirdi diye düşünüyorum. Tabi bu yüzden ben masa başında çalışırken Fatih Terim orada kan ter içinde takımı çeyrek finale çıkartıyor. Bizimki sadece kendimizi tatmin.
Son sözü Muslera'ya ayırmak istiyorum. Büyük kaleci nasıl olunur dersi verdi dün. Kritik anlardaki kurtarışlarını maçın son dakikasında topu elle oyuna sokarak golü bulmamızda baş rollerden birini oynayarak taçlandırdı.
6 yıl sonra katıldığımız bu turnuvada gruplardan çıkıp daha da ötesine giderek çeyrek finale çıkmak çok büyük başarı. Etrafta bunu küçümsemeye çalışan kanatlılar var. Ben bu kanatlılar oldukça daha çok enayi gazozu içerim :)