Sayfalar

Galatasaray 2 - 0 Eskişehirspor



Bu seneki yazıların default görseli.


Nerden başlasam nasıl anlatsam, çok karmaşık bir 2 günün sonunda pek de keyifli olmayarak izleyebildim maçı. Bir hafta öncesine saralım zamanı; Antalya'dan çok sevdiğim dayım gelecekti. "Yeğen" dedi (dayı mode on :)) "Arena'da maç varsa izleyelim." Olmaz mı, tam da geldiğinin ertesi günü Eskişehir maçı var. Tamam dedim Dayı, sen merak etme, gideriz. Benim zaten kombinem var, bir tane bilet almak kafi. Perşembe biletler GS Bonuslulara öncelikli satışa çıktı, e bende de var GS Bonus, alırım dedim rahat rahat. ama ne mümkün. Biletix denen rezillikten bilet almak deveye hendek atlatmaktan daha zor. Taraftar numarasının girildiği ekranı aşamadım bir türlü. Ne yaptıysam olmadı, telefon zaten düşmüyor. Neyse ki öğlen Capitol civarında bir işim vardı, gitmişken uğradım Capitol Biletix'e bileti aldım. Operasyon tamamdı, Pazartesi Dayımı Arena'da ağırlayacak olmanın mutluluğu ile işe döndüm.

Hafta sonu geldi, pazar sabahı Aslan Parçam Can'ın ateşli haliyle uyandık. Bütün gün yandı yavrucak, 39'lara çıktı ateşi. Mecburen akşam acile götürdük. Boğazında ve biraz da sağ kulağında enfeksiyon var dedi doktor. Antibiyotik ve ateş düşürücü şuruplarla eve döndük. O gün Dayım da İstanbul'a inmişti. Ertesi gün maç günü. İşe hazırlıklı geldim, akşam maça gidecek gibi ama aklım evde. Can nasıl oldu merak etmekten maçı filan düşündüğüm yok. Gelen haberler hiç iyi değil. Ateşi düşmüyor, akşam maça gitmesek mi ki? Dayıma nasıl söylesem durumu? Aradım, dedim Dayı böyle böyle, akşam maçı evde seyretsek mi? Çok daha iyi olur yeğen demesiyle derin bir oh çektim. Derken evden başka bir bomba haber geldi; Can düştü başını kalorifere vurdu. Apar topar koştum eve maça zaten gidemeyecekmişiz. Yemişim maçı Can'ımdan değerli mi? Gittik yine acile, doktor baktı neyse ki önemli bir şey yoktu. 24 saat takip edin, kusma-bulantı vs olursa getirin dedi. Döndük eve. Dayım da eve gelmiş, hoş geldin beş gittin derken yavaş yavaş maç havasına girelim dedim. Açtım TV'yi, o da ne?? yayın yok... Kullandığım sistemin üyeliği bitmiş. Hay bin kunduz! Evdekiler maça gidin diyor ama bilet iş yerinde, saat olmuş 19:00, mümkün değil yetişemeyiz. Digiturkwebtv'den maçı satın alayım dedim. Digiturk üyeliğim ile oluşturduğum bir üyeliğim vardı, onunla alayım maçı dedim ama aksilik orada da buldu beni. Saçma sapan hatalar verip işlem yapmama izin vermedi. Dedim bu işte bir iş var, bu maçı seyretmememiz gerekiyor sanırım. Ama Dayıya da ayıp olacak... yeni bir üyelik oluşturum maçı satın aldım. Bu arada saatler de 19:50 olmuştu. Ucu ucuna yetiştik maça. Bilgisayarı da TV'ye bağladık mı tamam derken bir de baktım ki görüntü rezalet. Mozaikleniyor, hemen SD görünüme geçtim, nispeten daha iyi ama tam ekran seçeneği yok, Saçma sapan bir görüntü ile maçı izledik. Bu kadar hikayeden sonra maça gelirsek:

Hazırlık maçlarından sonra izlediğim en iyi Galatasaray'dı. Savunmada Servet'in yokluğu her haliyle belli oluyordu. Savruk Servet yerine Gladyatör Ujfalusi geçince savunma toparlanmış göründü. Sabri ait olduğu mevkide daha iyi görünürken, Hakan Balta da gün geçtikçe iyiye doğru yol alıyor görüntüsü içindeydi. Bunda Riera'nın etkisi olduğunu söylemek mümkün. Ön alanda yaptığı baskı ile arkaya fazla iş düşmemesine ve bu sayede Hakan'dan beklenen bindirmelerin gelmesine yardımcı oluyor Riera. Netekim ikinci gol, Hakan'ın sağ ayağından çıkan şutun direkten dönmesi ile oldu. Gökhan Zan da yanında çakma ayıboğan yerine harbi ayıboğan olunca çok sırıtmadı. Golünü attı ama kritik bir iki hatası var ki Ujfa olmasa yine sıkıntıya girebilirdik. Ujfa demişken; sezon başında Forlan-Reyes-Ujfalusi üçlüsü için İspanya'ya gidip sadece Ujfa ile dönen yönetime 3'ün 1'i diye yüklenenlere nazire yaparcasına faydalı olmaya devam ediyor. Sağ bekte gösterdiği performanstan sonra bu maçta da ligin güreşçilerinden Mehmet Yıldız'a göz açtırmadan hiçbir pozisyonda ezilmeden işini yaptı. Aykut'un rahat bir maç çıkarmasını sağladı. Yanına iyi bir stoper daha koyabilirsek kaleciye ihtiyacımız kalmaz neredeyse.

Orta sahada yeri garanti olan Selçuk ve Melo'nun yanında denenen Sabri ve Eboue'den sonra sıra Baytar'daydı. Henüz fizik olarak hazır olmasa da hem Sabri'den hem de Eboue'den daha uygun olduğunu gösterdi bu bölgeye. Maçı tamamlayamamasında fiziksel olarak yeterli seviyede olmamasının etkisi büyük. Hazır olduğunda o bölgenin banko adamı olabilir. Pitbull'a söylenecek laf bulmak çok zor. Kiralık bir oyuncunun takımı bu kadar benimsemesi, bu kadar sahiplenmesi görülmüş müdür ben bilmiyorum. Adamım benim bu sene forma almayacaktım ama bu adam bana forma aldıracak gibi ve ilk defa hayatımda formaya futbolcu ismi yazdıracağım.

Kazım ilk 3 maçtan daha derli toplu bir görüntüdeydi. Özellikle savunmadaki müdahaleleri çok yerindeydi ama hücumda biraz daha toparlaması şart. Riera'nın da henüz uyum sürecini atlatamamış olması nedeniyle, ilerideki tek forvet oynayan adam hep yalnız kalıyor. Kanatlarımız işlemediği için uçamıyoruz. Bu da zamanla aşılacaktır.

Maçın orta bölümünde oynanan oyun 96-2000'lerden esintiler sunuyordu. Toplu rakibin başında biten 3 kişi ve sahanın her bölümünde yapılan pres ile kazanılan toplar iyi kullanılmaya başlayınca daha rahat maçlar seyredebileceğiz. Temponun bütün maça yayılabilmesi için biraz daha sabretmemiz gerekiyor. Yorulduğu için oyundan çıkmak isteyen oyuncuları ısrarla oyunda tutan Terim belli ki onları zorlayarak kondisyonlarını artırmak istiyor. Skor üstünlüğü de olunca bunu yapmak rahat tabi, bir şey demek düşmez bize.

Şimdi deplasmanda kazanma zamanı. İlk iki deplsamanda alınan kötü sonuçlardan sonra Ankaragücü'nü yenip içeride Bursa maçı ile zirveye doğru yol almaya başlamak lazım. Captano'nun da dediği gibi; şikecileri kurtarmak için uydurulan play-off zırvası bizim işimize yarayacak bu gidişle. Yeniden yapılanma senemizde bu piyangoyu iyi değelendirmek lazım.

Galatasaray 3 - 1 Samsunspor

İlk iki haftanın yıldızı.
Bu gidişle yazılarımı hep Melo Süsleyecek.

Aslan Arena'da coşarcıların aksine bu maçı kayıpsız atlatalım bana yeter diyordum maç öncesi. 1,5 olsun bizim olsun yeterdi. Belediye maçında macera arayan Fatih Terim Samsun maçına biraz daha mantıklı bir kadroyla çıktı. Servet'in sakatlığından da kaynaklanan bu değişiklik maçın başında iyi görüntü verdi. Ujfa stopere, Sabri de ait olduğu yere sağ beke geçince savunma biraz daha derli toplu göründü. Sol açıkta hakiki bir sol açık Riera olunca Hakan Balta bile dün gözüme güzel göründü. Dünkü kadronun tek defosu Eboue idi. Bu adamın jokerliğini ben çözemedim. Sol açıkta berbattı, dün sağ iç oynadı yine kötüydü. Sabri'nin zenci versiyonu gibi, sağ bekten çıkmamalı. Tek defo dedim çünkü oynadığı yerin adamı değil. Onun dışında Baros ve Kazım'ın formsuzlukları can sıkıcı.

Maç tempolu başladı ama hem Eboue'nin oynadığı bölgedeki verimsizliği hem de Riera'nın daha takıma alışamamış görüntüsü sonuca gidecek hamlelerin yapılmasına engel oluyordu. Baros'un da formsuzluğu cabası. İlk iki maç sonrası gördük ki Melo ve Selçuk'un orta sahadaki tamamlayıcı ismi ne Sabri ne Eboue. Hatta kadroda öyle bir isim yok gibi görünüyor. Yekta kendini toparlarsa belki...

Melo'nun deli cesareti ile vurduğu topa kadar üretilen tek pozisyon var onu da Kral çok kötü bir vuruşla heba etti. Gol gerçekten inanılmaz bir gol, Belediye maçında kaleye şut atmayan takımın bu maçta attığı 3 golden ikisinin ceza sahası dışından gelmesi sevindirici.

Skor üstünlüğü kurulduktan sonra 30 ile 45 dakikalar arası tek kale bir maç vardı ama sadece kuru gürültü. Maç Samsun yarı sahasında oynandı ama pozisyonsuz. Takımın üretkenliği çok düşük. Goller dışında akılda kalan 1-2 posizyon dışında tehlike yok rakip kalede. Devre arasına kadar da bu sıkıntı çözülecek gibi görünmüyor. Skor üstünlüğünü ele geçirmesine rağmen, takımın geçen seneden gelen kendine güvensizliği devam ediyor. Beraberlik golünden sonraki panik havasının sebebi bu. Sercan ve Elmander Allahtan bu ezik psikolojiyi bilmiyorlar da kilidi açmayı başardılar. Yoksa 0/2 ile lige başlamak işten bile değildi.

Sercan ve Elmander demişken; Baros'un bir süre dinlendirilmesi hem onun hem de takım için iyi olacak gibi. Şu haliyle takıma faydadan çok zarar veriyor.

2 - 1 üstünlük sağlandıktan sonra bile kendine gelememişti takım ki, Elmander'in biraz da sahtekarlık dolu oyununa Kuddusi gelince penaltı ve kırmızı kart maçı lehimize bitirdi. Elmander'in yüzüne darbe gelmemesine rağmen, yüzünü tutarak kendini yere atması attığı golü gölgeledi ne yazık ki. Penaltı ve kırmızı kart ise ağır bir karardı bana göre.

Penaltı atılırken, Selçuk daha topa gelmeden Melo Selçuk'un yanındaydı. Kurallar değişmediyse penaltının tekrarlanması lazımdı.

Netice olarak skor anlamında güzel, oyun anlamında ise vasat bir maçtı. Arena'da takımın coştuğu yanılgısına düşmemek lazım. Skor aldatıcı, Samsun 1 - 1'den sonra haddini bilerek oynasaydı Belediye gibi bizi üzebilirdi. Hafta içi maçlarının da başladığı şu sıkışık dönemi en az hasarla atlatmak hayrımıza olacak.

Dünyanın İlk "Playstation Sertifikalı Tableti" Facebook'ta Seni Bekliyor!


İlk tabletini piyasa sürmeye hazırlanan Sony; geniş uygulama yelpazesine ve PlayStation® sertifikasına sahip olan ilk ürünüyle çok konuşulacağa benziyor. Tableti Türkiye’de 1 Ekim’de satışa sunacak olan Sony, “İlk Sony Tablet Kimin?” yarışmasıyla çıkış tarihinden önce kullanıcılara bu muhteşem tabletin sahibi olma şansı veriyor!

http://www.facebook.com/SonyTR adresindeki Sony Türkiye Facebook hayran sayfasında gerçekleşen yarışmada, en çok soruyu en kısa sürede bilenler kazanıyor. 3 hafta sürecek yarışmada “her hafta 1 Sony Tablet” hediye ediliyor; bilgili ve hızlı 3 yarışmacı bu teknoloji harikası cihaza Türkiye’de herkesten önce sahip olma şansı yakalıyor.

Üstün bir eğlence deneyimi için hızlı ve mükemmel performans sunan bu tabletin ödül olarak verildiği yarışma, Sony Türkiye Facebook hayran sayfasında yoğun ilgi görüyor. “İlk Sony Tablet benim olacak” diyenler için heyecan hiç bitmiyor, her hafta tüm katılımlar sıfırlanarak yarışma yeniden başlıyor. Haydi, kazanmak için linke tıklayın.


Bir bumads advertorial içeriğidir.


İstanbul Büyükşehir Belediyespor 2 - 0 Galatasaray



Maçta beni en çok heyecanlandıran pozisyon buydu.
Melo dozer gibi geliyordu ki indirdiler.
Açık ara en iyi transfer.

Maçı seyretmeyecektim, futbolu bitirmiştim kafamda ama Galatasaray lan bu nasıl seyretmezsin? İçimde futbol sevgisi ölmüş ama kalbimde Sarı-Kırmızı aşkı ile oturdum televizyonun başına.

Hazırlık döneminde kalburüstü takımlarla yapılan maçlarda takım iyi görünmüştü ama o zaman da bariz görünen sıkıntılar vardı takımda. Bu maçta da aynı sıkıntılar canımızı yaktı daha ilk haftadan. İnsan ister istemez merak ediyor İnter'e kök söktüren, Liverpool'u dağıtan, Real Madrid'i elinden kaçıran bu takım değil miydi. Ne değişti de annemizin liginin orta sıra takımlarından biri olan İstanbul Büyükşehir Belediyespor karşısında bu kadar etkisiz bir görüntü çizdik? Benim aklıma iki senaryo geliyor; birincisi takım rakip seçiyor, ikincisi ise dünya devlerine kafa tutan oyuncular Belediye'yi fazla küçümsediler. Her ikisi de kabul edilebilir mazeretler değil. Her rakip önemlidir ve hepsine aynı ciddiyet ile çıkmak lazım. Belediye'nin başarısını da yabana atmamak lazım. Hadlerini bilerek oynadılar ve zayıf karnımız olan sol tarafımızdan gelerek fişimizi çektiler.

Hazırlık döneminden beri bas bas bağıran bir konu var; bu takımın savunma hattı kırmızı alarm veriyor. Sol bek başta olmak üzere savunmanın hali içler acısı. Hakan Balta'dan şikayet ederken başımıza bir de Çağlar Birinci çıktı. Balta'nın ahı gibi adam, Balta'yı aratıyor, ne kadar kötü hesap edin. Stoperlerin al birini vur ötekine. Millî takımın savunma hattı diye savunanlar var, Galatasaray değil de bir Anadolu takımında oynuyor olsalar hangi birisi Millî formayı hayatında görür biri bana söylesin. Sabri orta sahada Selçuk'u frenliyor dedik, dün de hem kendi oynayamadı hem Selçuk'un oynamasına izin vermedi. Sabri sağ bek oynamayacaksa olması gereken yer yedek kulübesi. Sahanın başka herhangi bir yerinde işi olamaz.

Fatih terim ısrarla golcü istedi, Baros varken gerek yok diye eleştirildi. Dün ne kadar haklı olduğunu gördük. Dünkü Baros'u uzun zamandır antrenmanda görüyor Terim, yetmeyeceğini anlamış ki takviye istedi ama olmadı. Ocak'a kadar idare ederiz demiş, Ocak'ta Baros'a Rusya yolları görünür gibi.

Yapılan onca transfere rağmen takımın hâlâ bi' dünya eksiği var. En büyük eksik de özgüven. Henüz takım yitirilen özgüveni tekrar kazanmış değil. Skor üstünlüğü kaybedilince, takımın süngüsü de düştü. Kendileri de inanmadılar maçı çevirebilceklerine, doğal olarak da çeviremediler. Bu zamanla kazanılacak ama biz o arada çok sinir krizi geçirecek gibiyiz.

Takım genel olarak ışık vermedi bana, bu sefer geçen senelerin aksine karamsar başlıyorum lige. Ümitli başladık da ne oldu sanki? Bir de bunu deneyelim bakalım, belki sonunda seviniriz.

Bu takım seyredeni yenilgiye alıştırdı, artık yenilince bir şey hissetmez olduk. Olağan karşılıyoruz. Eskiden 1 hafta kendimize gelemezdik, şimdi sabah olunca hayat aynen devam ediyor. Önce kendilerini sonra da taraftarı tekrar havaya sokmaları lazım yoksa futbol işkenceden başka bir şey olmayacak Galatasaraylı için.
Related Posts with Thumbnails