Sayfalar

Ziraat Türkiye Kupası 2010/2011 Kuraları Çekildi


9-10-11 Kasım'da oynanacak maçlarla başlayacak olan Türkiye Kupası heyecanında gruplar belli oldu:

A Grubu:

- Galatasaray
- Gaziantepspor
- Medical Park Antalyaspor
- Denizlispor
- Beypazarı Şekerspor

B Grubu:

- Konya Torku Şekerspor
- Beşiktaş
- Gaziantep Büyükşehir Belediyespor
- Manisaspor
- Trabzonspor


C Grubu:

- Bucaspor
- Fenerbahçe
- MKE Ankaragücü
- Yeni Malatyaspor
- Gençlerbirliği

D Grubu:

- İstanbul Büyükşehir Belediyespor
- Kırıkhanspor
- Bursaspor
- Kasımpaşaspor
- Karşıyakaspor

Turkish Airlines Euroleague 2010/2011 Sezonu - İkinci Hafta

27 Ekim 2010: 

Lietuvos Rytas 75 - 79 Montepaschi Siena  
Efes Pilsen 79 - 63 Power Electronics Valencia
Asseco Prokom 73 - 80 Caja Laboral 
Brose Baskets 73 - 61 Olympiakos  
Partizan 72 - 68 BC Khimki
Cholet Basket 77 - 84 Regal FC Barcelona 
Spirou Charleroi 55 - 64 Virtus Roma
28 Ekim 2010: 
Cibona Zagreb 68 - 73 Fenerbahçe Ülker
Real Madrid 68 - 56 Unicaja Malaga
Panathinaikos 74 - 60 CSKA Moskova
Maccabi Electra 86 - 70 Zalgiris Kaunas
Armani Jeans Milano 72 - 76 Union Olimpija

A Grubu:

1-Caja Laboral 2/0
2-BC Khimki 1/1
3-Maccabi Elektra 1/1
4-Zalgiris Kaunas 1/1
5-Partizan 1/1
6-Asseco Prokom 0/2

B Grubu:

1-Virtus Roma 2/0
2-Olympiakos 1/1
3-Unicaja Malaga 1/1
4-Real Madrid 1/1
5-Brose Baskets 1/1
6-Spirou Charleroi 0/2

C Grubu:

1-Montepaschi Siena 2/0
2-Fenerbahçe Ülker 2/0
3-Regal FC Barcelona 2/0
4-Cibona Zagreb 0/2
5-Lietuvos Rytas 0/2
6-Cholet Basket 0/2

D Grubu:

1-Panathinaikos 2/0
2-Union Olimpija 2/0
3-Efes Pilsen 1/1
4-Armani Jeans Milano 1/1
5-CSKA Moskova 0/2
6-Power Electronics Valencia 0/2

Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun

Bu ne bayramı Volkan? :)))

CBL Başlıyor


Corporate Basketball League ile ilgili gelişmeleri buradan yazacağımı belirtmiştim. Ligin başlamasına çok az zaman kaldı, 6 Kasım'da sezonu açıyoruz. 2 Kasım'da da fikstür çekimi var. Şimdilik 16 takım başvuru yapmış lige; Anadolu Hayat Emeklilik, Arena Bilgisayar, BP, BSH, Citi Bank, Deloitte, Gitti Gidiyor, KPMG, Microsoft, Philip Morris, PWC, TEB, Turkcell, Türkiye İş Bankası, Vodafone ve Yapı Kredi. Yeni takımların eklenme ihtimali var. Bu arada ben de Türkiye İş Bankası adına mücadele ediyor olacağım. Sezon hazırlıkları kapsamında Turkcell ile bir hazırlık maçı yaptık ve 65 - 53 galip ayrıldık. İlk maç için iyi sonuç, umarım devamı da iyi olur.


Ligin sitesi de yavaş yavaş şekillenmeye başladı. Fikstürün de çekilmesi ile son halini alacak. Heyecan dorukta, ilk maçları sabırsızlıkla bekliyorum. Son bir detay, maçlar Terakki Vakfının salonlarında oynanacakmış, ilk duyumlara göre. Seyretmek isteyenleri beklerim :)

Pınar Karşıyaka 77 - 66 Galatasaray Café Crown


Hafta içi maçlarından nefret ediyorum. Hele ki, mesai günü saat 19:00'a maç koyanlara selam olsun. Eve ulaşıp maçı açabildiğimde ilk yarının sonuydu ve skorbordda 36 - 36 yazıyordu. Karşıyaka deplasmanı için kötü değil bu skor, ki devreye de 37 - 38 önde girdik. Ancak, üçüncü çeyrek sendromu bu maçta da çıktı karşımıza. Karşıyaka'nın sert savunmasına, basit hatalar da eklenince, hücumda duran takım savunmada da yeterli direnci gösteremedi ve fark 15 sayıya kadar çıktı.

Son çeyrek geri dönüş çeyreği olacaktı, bu bölüme kadar sıfır katkıyla oynayan Ermal maça ağırlığını koydu, üst üste bulduğu sayılar, kaptığı toplar ve yaptığı asistler ile farkın eriyip yok olmasını sağladı. Ermal'in coştuğu bu bölümde Rochestie'nin topa dokunmadığını belirtmek istiyorum çünkü beraberliği sağladığımız dakikadan sonra, üst üste iki hücumda topu ezince Kaf-Kaf tekrar coştu ve maçın sonunu bu rüzgar ile oynayıp sahasında gülen taraf oldu. 

Bu adama (Taylor Rochestie) ısınamadığımı her yazımda belirtiyorum. Geçen haftaki Erdemir maçını çeviren adam olmasına rağmen, bu hafta takımı yakan adam oldu. Kesinlikle bu takımın oyun kurucusu değil. Tez zamanda bu yanlıştan dönülmeli bence. 

Karşıyaka taraftarına da bir çift lafım var. Fenerbahçe taraftarına özenmesinler. Ateşli olduklarını zaten bütün Türkiye biliyor, çakma Fenerbahçelilik oynayacaklarına adam gibi takımlarını desteklesinler. Kazandıkları saygıyı bir hiç uğruna kaybetmesinler.

Maçın istatistikleri de galatasaray.org'dan gelsin:

Josh Shipp: (11:07, 0 sayı, 4 ribaund, 1 asist, 1 blok)
Göksenin Köksal: (04:55, 0 sayı, 1 ribaund)
Caner Topaloğlu: (25:39, 11 sayı, 6 ribaund, 1 top çalma, 1 top kaybı)
Preston Shumpert: (22:46, 13 sayı, 4 ribaund, 1 asist, 1 top çalma, 1 top kaybı)
Taylor Rochestie: (26:39, 6 sayı, 4 ribaund, 1 asist, 3 top kaybı)
Tutku Açık: (22:24, 6 sayı, 1 ribaund, 2 asist, 1 top kaybı)
Luksa Andric: (12:47, 4 sayı, 2 ribaund, 1 asist, 1 top çalma, 1 top kaybı)
Radoslav Rancik: (22:14, 11 sayı, 2 ribaund, 2 asist)
Haluk Yıldırım: (06:54, 0 sayı, 2 ribaund, 1 top çalma, 1 top kaybı)
Evren Büker: (22:22, 9 sayı, 4 ribaund, 2 asist, 4 top çalma, 2 top kaybı)
Ermal Kurtoğlu: (22:13, 6 sayı, 3 asist, 3 top çalma, 2 top kaybı)

1. ÇEYREK: 18-20
2. ÇEYREK: 19-18 (37-38)
3. ÇEYREK: 22-10 (59-48)
4. ÇEYREK: 18-18 (77-66)

Turkish Airlines Euroleague - İkinci Hafta Programı





27 Ekim 2010:

18:45 - Lietuvos Rytas - Montepaschi Siena 
19:15 - Efes Pilsen - Power Electronics Valencia (SkyTürk)
19:45 - Asseco Prokom - Caja Laboral
20:00 - Brose Baskets - Olympiakos
20:45 - Partizan - BC Khimki
20:45 - Cholet Basket - Regal FC Barcelona (NTVSpor)
21:00 - Spirou Charleroi - Virtus Roma

28 Ekim 2010:

18:30 - Cibona Zagreb - Fenerbahçe Ülker (NTVSpor)
20:45 - Real Madrid - Unicaja Malaga
20:45 - Panathinaikos - CSKA Moskova (NTVSpor)
21:00 - Maccabi Electra - Zalgiris Kaunas
21:00 - Armani Jeans Milano - Union Olimpija

Fenerbahçe 0 - 0 Galatasaray

Asıl maç yazısını Sorosçu Aslanlar'da yazdım, burayı da boşlamayalım di mi :)

Bir haftadır havalarda gezen Fenerbahçe camiasının ayaklarını yere bastıran maç oldu bu, uzatmanın son saniyesinde yere çakılacaklardı da, devre arasında hatim indiren Fenerlilerin imdadına iyi saatte olsunlar yetişti. Açık konuşmak gerekirse ben de çok umutlu değildim maçtan, maç öncesi yazımda da belirtmiştim. Ama Adnanların içini boşalttığını sandığım "Galatasaray adının olduğu her yerde  umut vardır." cümlesinin içinin boşalamayacağını gördüm.


Fenerium'da çıkan "Deja-vu" t-shirt'ü, iddaa'nın Galatasaray'a verdiği 4,20 oran ve Fenerbahçelilerin fark hesapları yapmaları belki de kamçıladı camiayı ve ters tepmesine neden oldu. 4,20 oranı duyduğumda, sırf bu oranın utancından oynarım ben olsam demiştim, ki futbolcular da ellerinden geleni yapıp, Kadıköy'den bir anlamda başı dik çıktılar. Beraberliğe seviniyorsunuz ezikliğine girmek istemiyorum, kırıcı olabilirim.


Dün Saraçoğlu'nda olan 2500 Galatasaraylı da üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Maçtan önce bik bik öten kuşlar maç sırasında "Sen var ya sen" dinlediler ve 2500 kişinin çektiği üçlüyü televizyondan duymamıza engel olamadılar. Her birinin teker teker ses tellerine sağlık. 

Pek maç yazısı gibi olmadı ki zaten o amaçla da başlamadım yazıya. Uyuyan dev uyandı gibi klişe bir son yapalım ama Yaralı Aslan'ın can havliyle attığı bir pençe de olabilir bu. Bekleyip görelim.

Sahada İşini Yapanlara Saygı, Tribünde Centilmenlik

Galatasaray Dergisinde Tribün Notları bölümünün yazarı, sevgili İlkay Yıldız'ın yazdığı, Tribün Dergi için yapılan, tribün magandalarına karşı yapılan film. Seyredelim, seyrettirelim.



Fairplay / Tribün Dergi from Atilla KARABAY on Vimeo.

Fenerbahçe - Galatasaray / Maç Öncesi


İçinde bulunulan kaos ortamına denk gelmiş bir Kadıköy derbisi. Hıncal Uluç'un derbi hakkındaki teorisini bilmeyen yoktur. Yine de hatırlatalım: "Hem Galatasaray hem Fenerbahçe kötüyse, Fenerbahçe kazanır, hem Galatasaray hem Fenerbahçe kötüyse, Fenerbahçe kazanır; Galatasaray iyi Fenerbahçe kötüyse, Fenerbahçe 1 farkla kazanır; Fenerbahçe iyi Galatasaray kötüyse, Fenerbahçe fark atar."

Galatasaray hiç bu kadar kötü gitmemişti Kadıköy'e. Hoca bugün imza atacak, belki tek idmanla maça çıkacak. Arda sakat, yok; Baros sakat, yok. Takım içindeki yeniçerilerin durumu nedir, muallak. Yani teoriye göre farklı bir Fenerbahçe galibiyeti olası. Top bu, derbinin havası başka olur safsatalarına inanmak istesem de o bile umutlanmam için bir ışık olmuyor. Galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır. mı? Les Adnans bu cümleyi bile sıradanlaştırdılar.

Maçı seyretmeyi düşünmüyordum ama sırf - oynarsa - Servet Çetin ve Hakan Balta ne yapacak diye seyredeceğim. Onlar için iki ucu boklu değnek bir maç. İyi oynasalar seyircinin çok sağlam tepkisini alacaklar, kötü oynasalar, zaten topun ağzındalar. Hadi bakalım görelim sizi, erkekseniz Ankaragücü maçındaki oyununuzu oynayın.

Turkish Airlines Euroleague 2010/2011 Sezonu - Birinci Hafta


Avrupa'nın en üst düzey basketbol organizasyonu Türk Hava Yolları sponsorluğunda başladı. İlk haftanın sonuçları ve gruplardaki puan durumları şu şekilde oluştu:

18 Ekim 2010:
Olympiakos 82 - 66 Real Madrid

20 Ekim 2010:
BC Khimki 82 - 76 Asseco Procom
Fenerbahçe Ülker 86 - 69 Lietuvos Rytas
Union Olimpija 95 - 90 Efes Pilsen
Virtus Roma 83 - 65 Brose Baskets

21 Ekim 2010:
CSKA Moskova 73 - 88 Armani Jeans Milano
Zalgiris Kaunas 73 - 62 Partizan
Caja Laboral 94 - 78 Maccabi Elektra
Unicaja Malaga 84 - 73 Spirou Charleroi
Regal FC Barcelona 80 - 66 Cibona Zagreb
Power Electronics Valencia 56 - 72 Panathinaikos
Montepaschi Siena 76 - 44 Cholet Basket

Puan Durumu:
A Grubu:

1- Caja Laboral 1/0
2- Zalgiris Kaunas 1/0
3- BC Khimki 1/0
4- Asseco Prokom 0/1
5- Partizan 0/1
6- Maccabi Elektra 0/1

B Grubu:

1- Virtus Roma 1/0
2- Olympiakos 1/0
3- Unicaja Malaga 1/0
4- Spirou Charleroi 0/1
5- Real Madrid 0/1
6- Brose Baskets 0/1

C Grubu:

1- Montepaschi Siena 1/0
2- Fenerbahçe Ülker 1/0
3- Regal FC Barcelona 1/0
4- Cibona Zagreb 0/1
5- Lietuvos Rytas 0/1
6- Cholet Basket 0/1

D Grubu:

1- Panathinaikos 1/0
2- Armani Jeans Milano 1/0
3- Union Olimpija 1/0
4- Efes Pilsen 0/1
5- CSKA Moskova 0/1
6- Power Electronics Valencia 0/1

Kral Öldü Yaşasın Yeni Kral!

Kamuoyuna Açıklama

Galatasaray Profesyonel Futbol A Takımı Teknik Direktörlüğü’ne Gheorghe Hagi, yardımcılığına ise Tugay Kerimoğlu getirilmiştir.

22 Ekim Cuma günü saat 15.30’da Florya Metin Oktay Tesisleri Turgay Vardar Basın Odası’nda  yeni teknik direktörümüzün imza töreni yapılacaktır.

İmza törenini  takip etmek isteyen medya mensuplarının en geç, yarın (22 Ekim 2010) saat 12.00'ye kadar basinoperasyon@galatasaray.org mail adresine başvurarak akredite olmaları gerekmektedir. Akreditasyon kartları basın toplantısı öncesinde dağıtılacaktır.

Galatasaray Sportif AŞ.


Yukarıdaki açıklama daha tazecik. Frank Rijkaard'ın gönderilmesinin ardından çalınan kapılardan nihayet bir sonuç alınabildi. İkinci Gheorghe Hagi dönemi hayırlı olsun.

Welcome back Gica!

Devri(li)m...

Üç gündür çeşitli şeyler yazılıp çiziliyor, mümkün olduğunca okumaya çalıştım her şeyi. Bir iki satır da ben karalayayım bakalım.

Rijkaard'ı savunuyoruz ama kara kaşı, kara gözü, kıvırcık saçları için değil. Biz aslında Rijkaard'ı değil istikrarı savunuyoruz. İlk geldiği günleri hatırlayalım. Transfer haberini duyan istisnasız her ismin ilk telaffuz ettiği kelimeydi sabır. Dünyanın en iyisini aldık, şimdi sabır zamanı dedi herkes. Bizler ortalıkta gerine gerine yürürken, rakiplerin korkuları gözlerinden okunuyordu. Bu ülkede her zaman ilkleri yapan takım yine bir ilke imza atmak için düğmeye basmıştı. Total Futbol'du bunun adı. Hani yeryüzünde almadık kupa bırakmayan, sextuple yapan Barcelona ve son Avrupa ve Dünya şampiyonu İspanya'nın oynadığı. Hayaller güzeldi, ama olmadı...

Bugün, 1,5 sene önce sabır yeminleri ettiğimiz adamı nasıl kovarızın hesabını yapar durumdayız. İçinde bulunulan kötü durumun tek suçlusu mudur Rijkaard? Yoksa "ben bilirimci" zihniyetin duvarına attığı yeni bir çentik midir? Gerets, Lucescu, Feldkamp ve Skibbe gibi...

Sütten çıkmış ak kaşık değil elbette Rijkaard, hataları var elbet ama bugün gelinen noktada ifadesi alınacak birileri varsa sıralamada en sondadır. Artık yazıla çizile ezberlendi bunlar, Rijkaard bir sistem adamı. Bu adamı takımın başına getirip vizyon gösterisi yapıyorsan, sistemini oturtacak yapı taşlarını da eline vermelisin. Kafana göre transfer yapıp al bunlarla oyna dersen afallar adam. Dünyanın en iyi aşçısına bayat malzeme verip bana mükellef bir sofra kur dersen, o aşçının yaptığı yemekten zehirlenirsin. Sonra düşersin Mengen yollarına. Bu fiyaskonun birinci derece suçlusu yönetimdir, devrim yapacak adamı getirip, ona devrim için uygun ortamı yaratmadığı için.

Gelelim ikinci derece suçlulara, futbolculara - özellikle yerlilere tabi. Yeryüzünde herkese nasip olmaz Rijkaard gibi bir adamla çalışma fırsatı. Televizyonda ağzın açık seyrettiğin Barcelona'nın ivme kazanmasını sağlayan adam başında ve sen kıçını yırtıp çalışacağına, ayağını kaydırmanın yollarını arıyorsun. Nankörlük tam olarak budur işte. Ben kendimi koyuyorum bu adamların yerine, yemin ediyorum Florya'da yatarım. İnsanın içinden gelecek... 

Ve son suçlu, hedefteki adam, Franklin Edmundo Rijkaard. Masaya yumruğunu vurup istediğini yaptıramadı dediler, doğru. İstediği adamların alınması için rest çekemedi dediler, doğru. Takım üstünde otorite kuramadı dediler, doğru. Ama eksik. Bu adam buraya gelirken de böyle bir adam değildi zaten. Burada pasifize olmadı, adamın karakteri böyle. Fatih Terim gibi eli sopalı değil. İnsana insan gibi davranmayı ve insana değer vermeyi tercih etti ama bilmiyordu ki Türk insanı höt-zöt'ten anlar, LPG ile çalışır. Kimyamız uymadı, uydurulmadı belki de...

Bugün Çarşamba, derbiye 4 gün kaldı. Bu hafta için artık çok geç. Kimse, Fenerbahçe maçı öncesi, böylesine kaos içinde bir takımı devralmak istemez. Maça Rijkaard'la çıkacak gibiyiz. Fiyaskonun fiyaskosu. Servet bu maça da 11 başlarsa seyreyleyin gümbürtüyü.

Rijkaard devri kapandı artık. Yerine konuşulan isimler ise tarifi imkansız duygulara sürüklüyor beni. Kısaca didiklersek; 

Hikmet Karaman: Adının Galatasaray ile aynı cümlede geçmesi bile hakarettir. Allahtan Manisa ile sözleşme yeniledi de kurtulduk. Sezon sonunu görmez Manisa'da, demişti dersiniz.

Hakan Şükür: Sportif direktör ya da teknik direktör olarak geçiyor ismi. Yönetim, arkasından sallayan bu adamı kapıdan içeri sokarsa adamlıklarından şüphe etmeye başlarım. Bu kadar kaypak olduklarını sanmıyorum.

Fatih Terim: İmparator tamam ama imparatorluk devri bitti artık. Galatasaray ile taraftarlık dışında bir ilişkisini düşünmek istemiyorum.

Gheorghe Hagi: Skibbe'nin kellesi uçtuktan sonra Bülent'ten önce düşünülmüştü ama uzun kontrat ve istediklerinin yapılmasını talep ettiği için olmadı. Aynı isteklerle geleceğinden eminim, yani o da olmaz.

Tugay Kerimoğlu: Bülent'in düştüğü hataya düşeceğini sanmam. İlerde isterim ama şimdi erken.

Neresinden tutulsa elde kalan bir durum var şu anda ortada. Neler yaşanır zaman gösterecek ama benim için alınacak en doğru karar şudur: takımın içindeki sorunlular (Servet, Hakan Balta, Mustafa Sarp vs...) temizlenir, Rijkaard ile devam edildiği, Devre arasına kadar altyapı takviyesi ile oynanacağı, devre arasında da gerekli yerlere transfer yapılacağı açıklanır. Bunun dışında alınacak bir karar kendi sıcak koltuklarının da altlarından alınmasına kadar gidecektir.

Devrim diye çıktığımız yolda devrilmek üzereyiz, toparlamak da elimizde. Sadece basiretli davranmak yetecek, varsa tabi.

Ben bu yazıyı yazarken, Rijkaard ile yolların ayrıldığı haberi geldi. Toparlayamadık, devrildik. Sıradaki gelsin...

Galatasaray 2 - 4 Ankaragücü


2009-2010 sezonunda düşüşün başladığı hafta ile aynı hafta ve rakip yine Ankaragücü, tek fark var; ev sahibi-misafir takım yer değiştirmiş. Bir önceki hafta alınan Karabükspor mağlubiyetine rağmen, Ali Sami Yen avantajı ile galibiyet bekleyen taraftarlar. Hakemin kör(!) noktasına gelen bir serbest vuruş ile savunma arkasına sarkan Metin ve Ufuk'un ilk defa onu sorgulamama neden olan çıkamaması. Savunmanun bittiği andır 3. dakika. Bu dakikadan sonra savunmadaki stoperlerden bir daha haber alınamadı. Bir savunma düşünün ki; aynı maç içerisinde aynı pozisyondan üç tane versin, ikisi gol olsun, diğerinde de kaleci kırmızı kart görsün. Bir insan bir hatayı ilk defa yapıyorsa hatalıdır, ikinci defa yapıyorsa aptaldır. Peki üçüncü defa yapıyorsa? Ben bunda art niyet ararım işte.


Aylardır takımın içinde kazanlar kaynıyor. Futbolcuların Rijkaard'ı sevmediği dedikduları dedikoduluktan çıktı artık. Millî takıma gidince döktürenler, ne hikmetse Galatasaray'a gelince futbolu unutuyorlar. Hepsi planlı bir senaryonun parçalarıydı ve filmin sonuna geldik artık. Tıpkı Kocaelispor'a 2 - 5 yenilip Skibbe'yi gönderdiğimiz gibi. 

İşte maçın özeti, Baros: "Ben tek, siz hepiniz."
Maç diye başlayıp derin mevzulara daldık, maça dönelim. Golü yedikten sonra, Allah için, fena da oynamadık. ilk yarının sonunda Sabri'nin direği yalayan şutu ve kalecinin zor çıkardığı bir Hakan Balta füzesi, ikinci yarı için umutlanmamı sağlıyordu. Tâ ki, Servet Ufuk'tan seken toptan kaçıp da Özgür'e ikinci golü attırana kadar. Arkasından gelen üçüncü gol ve Ufuk'un atılması ile benim için biten maç.


Artık arkamıza yaslanıp, Rijkaard'ın yerine kimin geleceğini bekleyeceğiz. Kritik Fenerbahçe maçı öncesi hoca değiştirilir mi bilmiyorum ama şu aşamada takımı alacak akıllı adam yoktur. Adı geçenlerden biri gelirse de hayat bayram olur, kuşlar böcekler filan. Ama ben ne Galatasaray'ı seyrederim artık ne de futbol. Bu da son futbol yazım olabilir bu blogda. Hayırlısı...

Galatasaray Café Crown 71 - 53 Erdemir


Sezona merhaba demek için salondaki yerimi almak niyetindeydim ama beklenmeyen misafir nedeniyle televizyondan izlemekle yetindim. Artık herkesin ezberlediği Oktay Mahmuti ve savunma felsefesini bu maçta çok net olarak görmeye başladık. Rakibin kim olduğuna bakmadan, parkede olan beş canla başla baskılı savunma yapıyor. Maça da baskılı başladık ve sert savunmamızın meyvelerini fast-break'lerle aldık. İlk çeyrekte sadece 10 sayı yerken, dış atışlara baş vurmadan 21 sayı bıraktık Erdemir potasına. Yalnız bu bölümde yine ribaund sorunumuz kendisini hissettirdi. İkinci çeyreğe de baskılı ve sert savunma ile başladık ve bunun sonucunda beş dakika boyunca potamızda sayı görmedik. Ancak ne olduysa ondan sonra oldu, 15 dakikada 10 sayı yediğimiz ilk bölüme nisbet yaparcasına kalan 5 dakikada 15 sayı yedik. İkinci yarıya da ikinci çeyreğin son 5 dakikasının gazı ile çıkan Erdemir, bulduğu hızlı hücumlarla ve zorlama el üstü dış atışlarla farkı 1 sayıya kadar indirmeyi başardıysa da, son çeyrekte kendimize geldik ve Rochestie'nin - hâlâ ısınamasam da Sezar'ın hakkı Sezar'a - güzel oyunu ile yakaladığımız 18 - 0'lık seri ile sezona güzel bir başlangıç yaptık. 



Bu maçtan oyuncular ile ilgili olarak göze çarpan noktalara gelecek olursak; Shumpert'ın Türk statüsünde oynamayacak olması çok büyük bir kayıp. Kriz anlarındaki ceza atışları ile bu sene takımın kritik dakikalarda nefes almasını sağlayacağından eminim. Rancik henüz istenen seviyede değil. Çember dövüyor sürekli, kısa sürede kendisini toparlamasını bekliyorum. Andric önceki maçlara nazaran daha iyi bir görüntü çizdi ama yine de yerine gerçek bir 5 numarayı tercih ederdim. Rochestie bu maç özelinde kendisini kurtardı, performansı bu şekilde devam eder mi bilemiyorum. Son cümle de Göksenin için; altyapıdan çıkar çıkmaz kırk yıllık A Takım oyuncusu gibi oynayabilmek kolay değildir. Önümüzdeki yılların yıldız adayını seyrediyoruz diyebilirim.


Maç istatistikleri ile de yazıyı bitirelim (galatasaray.org'dan):

Melih Mahmutoğlu:  (1’)  
Göksenin Köksal:  (25’, 5 sayı, 2 ribaund, 4 asist, 2 top çalma)
Caner Topaloğlu:  (11’, 1 ribaund, 1 top çalma)
Preston Shumpert:  (19’, 10 sayı, 3 ribaund, 2 asist, 1 top çalma)
Taylor Rochestie:  (30’, 21 sayı, 1 ribaund, 3 asist, 1 top çalma, 3 top kaybı)
Tutku Açık:  (10’, 1 ribaund, 2 asist, 1 top çalma, 2 top kaybı)
Luksa Andric:  (10’, 4 sayı, 2 ribaund, 1 top kaybı)
Radoslav Rancik:  (21’, 8 sayı, 3 ribaund, 2 asist, 3 top çalma, 1 top kaybı)
Haluk Yıldırım:  (21’, 7 sayı, 2 ribaund, 1 asist, 2 top çalma)
Evren Büker:  (22’, 6 sayı, 1 ribaund, 1 top çalma)
Ermal Kurtoğlu:  (29’, 10 sayı, 3 ribaund, 1 asist, 1 top çalma, 2 top kaybı)

1.    ÇEYREK: 21-10
2.    ÇEYREK: 15-15 (36-25)
3.    ÇEYREK: 13-20 (49-45)
4.    ÇEYREK: 22-8   (71-53)

Beko Basketbol Ligi 2010/11 - Galatasaray Café Crown


Hayal kırıklığı ile sonlanan 2009/10 sezonunun ardından, yeni bir yapılanma ve piyangodan çıkan bir Eurocup iştiraki ile yeni bir sezona merhaba diyoruz. Spor Toto Türkiye Kupasında elde edilen sekizli finallere katılma hakkı ve Eurocup ön elemesinde, kupayı almayı kendisine hedef koyan BC Spartak St. Petersburg'un elenmesi ile lige moralli bir başlangıç yapacağımızı söylemek yerinde olacaktır sanıyorum. Sezonun ilk maçı, 17 Ekim 2010 Pazar, saat 14:00'te Abdi İpekçi Arena'da. Rakip, Erdemispor. Sezon öncesi oyuncu bazında genel görünüme bir göz atmak istiyorum.


* Numara sırasına göre:

#4 - Joshua Ian Shipp:
2009/10 sezonunun en çok sayı atan oyuncusu. Geçtiğimiz sezon Bornova Belediye adına, 33 maçta 621 sayı atarak, toplamda birinci; ortalamada ise, 18,8 sayı ile ikinci olmuş bir isim Shipp. Kupada Beşiktaş Cola Turka karşısında izleyebildim sadece, diğer iki maçta sakatlığı nedeniyle süre alamadı. Bornova'da oynadığı şekilde oynamadığı açık. Oktay Hoca'nın takım oyununa ayak uydurmaya çalışıyor gibiydi. Geçen seneki skorer performansını beklemek hata olacaktır. Zor anlarda sorumluluk alıp sayıya gidebilecek bir isim olması çok önemli. En çok sayı değil, en ihtiyaç olduğu anlarda sayı atması benim için yeterli.

#5 - Doğukan Sönmez: 
1992 doğumlu genç pivot, altyapı kontenjanından kadroda yer bulacak sanırım. Hakkında henüz bir şey söylemek nâmümkün.

 

#6 - Melih Mahmutoğlu: 
Geleceğe yönelik yapılan bir transfer Melih. Ümit Millî Takımın vazgeçilmezlerinden. Türkiye Kupasında aldığı sürelerde takıma fayda sağlayacağının sinyallerini verdi.



#7 - Göksenin Köksal: 
Altyapıdan A Takıma çıkardığımız bir yetenek Göksenin. Melih gibi Ümit Millî Takımın gediklisi. A Takıma da yabancı değil, geçtiğimiz sezon kontenjandan girdiği kadroya artık as oyuncu olarak girdi ve Türkiye Kupasında kalitesini gösterdi, rotasyonda fayda sağlayacaktır.

#8 - Caner Topaloğlu: 
2009/10 sezonunda Banvitspor'dan gelen Caner, geçtiğimiz sezon ortalama 11 dk. sahada kalırken, maç başına 3,68 sayı atmış. Bu sene daha çok süre alacağına inanıyorum. Türkiye Kupasında Beşiktaş'a karşı forma giyemeyen Caner, Oyak Renault ve özellikle Türk Telekom maçında 4/5 üçlük isabetinden bulduğu 16 sayı ile forma savaşının içinde olduğunu gösterdi.

#9 - Preston Shumpert
Bu sezon sayı yükünün çoğunu çekecek gibi görünüyor. Türkiye Kupasında sakatlığı nedeniyle yer alamadı ama Rusya deplasmanında attığı 22 sayı ve son saniye üçlüğü ile turu getiren adam oldu. Türk statüsünde oynayıp oynamayacağı sorusunun cevabı henüz netleşmemekle birlikte, Türk olarak oynatabilmemiz çok büyük avantaj olacaktır.

#10 - Taylor Rochestie:
İşte hiç ısınamadığım adam. Savunmada takımı bir kişi eksik oynatırken, hücumda da dağınıklığı ve yanlış şut seçimleri ile köstek vazifesi görüyor. Bu takımın oyun kurucusu değil ne yazık ki. Bizi kanser etmeden alternatifinin bulunması hayrımıza olacaktır.


#11 - Tutku Açık:
Yurt içinden alınabilecek en iyi 3-5 oyun kurucudan biridir. Transferi iyidir ama en iyi ihtimalle rotasyon oyuncusu olmalıdır. İkili oyunlardaki başarısı ile Ermal, Andric ve Rancik'e çok sayı attırır ama dediğim gibi ilk beş oyuncusu için yeterli değil. Bir numaraya takviye şart.

#12 - Luksa Andric:
Cibona Zagreb ile kazandığı Euroleague tecrübelerini Beko Basketbol Ligi ve Eurocup'ta takıma yansıtmasını bekliyorum. Ama, Türkiye Kupasında biraz dağınık gördüm onu da. Faul problemi olan bir oyuncu. Aynı yapıdaki Ermal ile kilit maçlarda sıkıntı yaratabilirler. Toparlarsa faydası olacaktır.
#13 - Radoslav Rancik:
Fazla söze gerek yok. Yıllar sonra iki yıl üst üste sarı-kırmızı formayı giyecek bir basketbolcu. Tribünlerle kurduğu iletişim muazzam. Sezona çok iyi başlamadı ama oynadıkça açılanlardan. Shumpert ile sayı yükünü üstlenecektir.


#14 - Haluk Yıldırım:
Transfer olduğunda anlam veremedim ama Türkiye Kupasında gördüm ki, takıma lazım bir adammış. Takıma abilik yapacak ve kritik anlarda eli titremeden cezayı kesebilecek bir isim Haluk.


#16 - Evren Büker:
Medical Park Trabzonspor'a transfer olduğunda üzülmüştük, dönüşüne sevindik. Geçtiğimiz sezonun en iyilerindendi Evren. Bu sezon da iyi işler yapacaktır. Takıma geç katıldığı için sezona tutuk başladı ama açılması fazla uzun sürmez.


#19 - Sertaç Şanlı:
Bir başka geleceğe yatırım. 2,14'lük boyu ile önümüzdeki yıllarda uzun pozisyonunda sıkıntı yaşamamız olası ancak bu sezon çok süre alabilecek gibi değil. Kiralanması gündemdeymiş. Sertaç için hayırlısı olabilir.


#23 - Ermal Kurtoğlu:
Ermal de yurt içinden alınabilecek en iyi 3-5 uzundan birisi bence ancak kronik faul problemi ve istikrarsız oyunu soru işaretleri yaratmaya yetiyor. Efes Pilsen ile kazandığı Euroleague deneyimini takıma yansıtmasını bekliyorum.



Genel olarak bakıldığında, oyun kurucu ve uzun, daha doğrusu beş numara pozisyonlarında yetersiz bir kadro var diyebiliriz. Rochestie ve Tutku ile sezon bir şekilde geçer ama hedef play-off'un ötesi ise lider özellikli bir oyun kurucuya ihtiyaç var. Uzun konusunda da Andric, Rancik ve Ermal kötü uzunlar değiller belki ama Türkiye Kupasında alınamayan ribaundlar, bu bölgeye de bir takviye ihtiyacı olduğunu gösteriyor.

Oktay Hoca'nın gelişi ile takım oyunu ve savunma yönü kuvvetli bir takım izlemeyi bekliyoruz doğal olarak. Beşiktaş maçında bir devrede yenen 50 sayı, şahsım adına soru işaretleri yaratsa da Beşiktaş'ın dış atışlardaki olağandışı isabeti ve sonraki Oyak Renault ve Türk Telekom maçlarında alınan sonuçlar içimi biraz rahatlatmaya yetti.

Erdemir maçı ile açıyoruz sezonu. Tribünde olmaya çalışacağım, olamasam da ligin yayın hakkının Spormax'te kaldığı haberleri ışığında televizyondan seyretmeye çalışacağım.

Kazamız mübarek olsun!

Cacık







Senden CACIK bile olmaz!

Galatasaray Cafe Crown 80 - 89 Beşiktaş Cola Turka


Spor Toto Türkiye Kupasında ölüm grubu diyebileceğimiz D Grubunun ilk maçında Beşiktaş'a karşı yeterli direnci gösteremedik. Daha önce hiç seyretme fırsatım olmadığı için Galatasaray'ın neler yapacağını çok merak ediyordum ama gördüklerim hiç hoşuma gitmedi. Oktay Mahmuti ile savunma yönü ağır basan, savaşan bir takım olması bekleniyor Galatasaray'ın ama dün bunu göremedik sahada. Hatta ileriye dönük ümit bile vermedi bana. Bir devrede 50 sayı yiyen bir takım nasıl savunma takımı olacak çok merak ediyorum açıkçası. Beşiktaş'ın sezona daha iyi hazırlandığı ortada. Üç sayı çizgisinin yeni mesafesine hiç yabancılık çekmediler. Bu kadar yüzdeli dış atış bu maça mı özeldi yoksa genelde böyle mi atıyorlar, bilmiyorum doğrusu.


Maça daha istekli ve hırslı başlayan takım Beşiktaş'tı. Kendi tempolu oyunlarını kabul ettirmek için oyunu sürekli hızlandırdılar. Bir süre ayak uydurmaya çalışsak da, arka arkaya gelen 3 üçlük ile bir anda 10 sayılık farka ulaşınca gardımız biraz düştü. Bu bölümde sahada bir lider oyuncu eksikliği çekti Galatasaray. Rochestie'nin takımı doğru yönlendirememesi ve şut tercihlerini yanlış kullanması da Beşiktaş'ın ekmeğine yağ sürdü diyebiliriz. Devrenin son bölümlerinde, sahada aradığımız lider oyuncu rolünü Haluk üstlenmeye başlayınca oyunda biraz denge kurulduysa da devreye potamızda 50 sayı ile girdik. Bu yenilen 50 sayının en büyük sebeplerinden biri Beşiktaş'ın yüzdeli dış atışları ise, bir diğeri de ribaunlardaki üstünlükleri oldu. Bu bölümde, Galatasaray 0 (yazıyla sıfır) hücum ribaundu ile oynadı.


İkinci yarı Tutku'nun, Ermal, Rancik ve Andric ile yaptığı ikili oyunlar ve Galatasaray'ın tempoyu kendi istediği seviyeye çekmesi ile ibre sarı-kırmızıya döndüyse de, bu bölümde de yüzdeli dış atışları devam etti Beşiktaş'ın. Ve kritik anlarda peş peşe bulduğu üçlüklerle maçın sonunda istediğini alan taraf siyah-beyazlılar oldu.

İzlediğim tek maç üzerinden değerlendiriyorum ama Galatasaray'ın çok önemli 3 eksik noktası vardı bu maçta bana göre. Birincisi ve ikincisi tek bir transfer ile giderilebilecek şeyler aslında. İyi bir point-guard ve sahada bir lider. Rochestie çok yetenekli bir oyuncu olabilir ama kesinlikle iyi bir point-guard değil. Kritik anlarda, ucuz kahramanlığa soyunup, yanlış şut seçimleri maça mal oldu. Sahadaki dağınıklığı toparlamak Haluk'a düştü ama o da bir yere kadar yeterli olabilir. Yaşı itibariyle kondisyonu çok yetmeyebilir buna. Üçüncü eksik ise bir 5 numara. Rancik de, Ermal de, Andric de 5 numara değil. 4 numarada çok zengin bir kadro var ama pota altını domine edebilecek adamlar değiller. Özellikle Ermal ve Andric'in kronik faul problemleri çok başımızı ağrıtacak gibi. Geçen sezonun en çok sayı atan oyuncusu Shipp'in de, takım oyunu için bu kadar bastırılması ne kadar doğru, onu da sezon içerisinde göreceğiz. Son bir nokta da, geçen sezon takımın en iyilerinden olan, gitti diye arkasından ağladığımız Evren'in bu kadar az süre alması. Uyum sorunu olduğunu sanmıyorum, hazır değil gibi de gelmedi bana. Bekleyip görelim. Shumpert'ın olmaması tabi ki bir etken ama koca takımın bir oyuncunun yokluğunda böyle dağılması çok hoş bir durum değil. Demek ki rotasyonda büyük sıkıntımız var.


Dediğim gibi, Galatasaray'ı ilk kez izledim. Gördüğüm eksiklikler bu maç özelinde yaşanmış şeyler olabilir. Bugünkü Oyak Renault maçını saati itibari ile seyretme şansım olmayacak, umarım bu maçı kazanarak kupada devam etme şansımızı sürdürürüz.

Spor Toto Türkiye Kupası


Dünya ikincisi olmuş bir ülkede basketbola neden bu kadar az ilgi var tepkileri çığ gibi büyüyünce, basketbol erkekler Türkiye Kupası için de jet hızında gelişmeler yaşandı. Hafta başında ne adı ne yayıncı kuruluşu olan kupa bir anda donanıverdi. Spor Toto isim hakkını alırken, yayın hakkı da Sports TV'ye gitti. Sports TV, D-Smart üzerinden yayın yapıyor ama D-Smart'ı olmayanlar da GS TV ve FB TV'den maçları takip edebilecek. Hazır kupadan bahsetmişken ayrıntıya inelim. Eleme grubu maçları 9-12 Ekim tarihleri arasında Antalya, Gaziantep, Balıkesir ve Ordu'da oynanacak. Gruplar ve fikstür şu şekilde:
Related Posts with Thumbnails